27.11.2023
Enstitümüzde Dr. Necdet Subaşı moderatörlüğünde Prof. Dr. Erol Göka ve Ayçin Kantoğlu’nun konuşmacı olduğu İnsanlık Vicdanı Yol Ayrımında: Gazze başlıklı bir panel gerçekleştirildi.
Gazze’de yaşananlar karşısında devam eden insanlık sınavı, vicdan, merhamet ve ahlak imtihanı
Panelin açış konuşmasını gerçekleştiren Enstitü Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez; elli gündür Gazze’de yaşanan insanlık sınavının sadece fiziki dünyamızı ifsat etmediğini düşünsel, kültürel, teopolitik, kavramsal, ahlaki ve felsefi boyutlara ulaşan bir ifsat hareketi olduğuna vurgu yaptı. Görmez konuşmasında, “Hakikati ters yüz eden, adaletin tanımını değiştiren, ahlakı dönüştüren düşünsel boyutlar, Gazze’de görülen enkazdan daha vahimdir” ifadelerine yer verdi.
Zihinlerin işgali Gazze’nin işgalinden daha şedittir!
Görmez, dinin, kutsal metinlerin, bilimin ve felsefenin siyonizmin emrine verilmesinin tehlikelerinden söz etti. Alman filozof ve sosyolog Jurben Hebermas’ın bir grup bilim insanıyla beraber yaptığı yazılı açıklamayı, bu kirli savaşın tarihe geçen en çirkin vesikası olarak nitelendirdi. Dayanışma ilkeleri başlıklı bu açıklama üzerinden metafiziksel suçluluk psikolojisinin teopolitik boyutlarına işaret etti.
Kudüs’teki Gazze’nin kaderi, Endülüs’teki Gırnata’nın kaderine benzer
Kudüs medeniyetinin günden güne yok edilmesinin söz konusu olduğu bu vahşetin bir savaş değil, yeryüzünü yıkım hareketi olduğuna değindi. İslam fakihlerinin savaş ile yeryüzünü ifsat etmeyi birbirinden ayırdıklarına dikkat çeken Görmez, konuşmasında insanlığa karşı suç teşkil eden katliamların savaş olarak nitelenemeyeceğini, savaşın da bir hukukunun ve ahlakının olduğuna yer verdi.
Panelin ilk konuşmacısı Prof. Dr. Erol Göka konuşmasında Gazze’de yaşananların modern tarihi yeniden yapılandıran bir olay olduğunu, Batı’da ortaya çıkan İsrail sempatisinin ve batı toplumunun insan ve ahlak merkezli dünya görüşüne dönme isteğinin arka planındaki psikolojik dönüşümlere yer verdi.
Modern zamanlar için literatüre geçen yeni bir milat: Gazze’den önce ve Gazze’den sonra
Göka, “Ekim 2023’te Gazze’de yaşananlar daha önce yaşanan bütün devrimci girişimleri rafa kaldıracaktır. Bu tarih Gazze soykırımı ve direnişi olarak anılacaktır.” dedi.
Yahudi-Hıristiyan gerilimi nasıl Yahudi-Müslüman gerilimine dönüştü?
“Yüzlerce yıl Batının yaşadığı en büyük gerilim ve çelişki, Yahudi-Hıristiyan gerilimidir. Fakat holokost ve II. Dünya Savaşı sonrası İsrail’in kurulmasıyla bu gerilim, İslam dünyasının kucağına bırakıldı.” diyerek bu dönüşüme dikkat çekti. Batının suçluluk duygusuyla geçmişte mağdur ettikleri Yahudiler ile özdeşim kurduklarını ve bunun tarihte ilk defa görüldüğünü vurguladı.
Kötülüğün sıradanlığının küreselleşmesi vicdanı da küreselleştirir
Göka, teknomedyatik olarak nitelediği modern süreçlerde insanın çıkarlarına, zevkine hizmet eden insanlık ve erdem karşıtı ilerleyişin birey ve toplum bazında oluşturduğu ahlaki çözülmelere değindi. Batı toplumunun, Gazze’de yaşananlara karşı verdikleri tepkilerden hareketle şu değerlendirmede bulundu: “Gazze soykırımına verdikleri muazzam tepkilerden anlıyoruz ki, Batı toplumları anti-semitizm, İslamofobi, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ve teknoloji merkezli siyasetten daralmışlar, insan ve ahlak merkezli dünya görüşüne dönmek istiyorlar.”
Panelin ikinci konuşmacısı Ayçin Kantoğlu sözlerine, Filistinli şair İbrahim Nasrallah’ın kaleme aldığı
“Çok şey var da sadece pek azını istiyorlar burada,
Günün uyanmasını mesela ve gülüşünü bir çocuğun…” dizeleriyle başladı.
Bu savaş İsrail-Filistin savaşı değil insan haysiyetinin yeryüzüne açtığı bir savaştır!
Kantoğlu “Müslümanların birliği bir bütünleşme değil kaynaktan tesis edilen bir birlik halidir. Bugün kaynağa dönmemizi örten batı zihniyetinden arınıp, birlik olmaya ihtiyacımız var” diyerek Müslümanların birliğinden doğacak güce işaret etti.
Neyi kaybettiğimizi kim olduğumuzu hatırlamamız gerek!
Yüz sene önce Filistinlilerin şu an verdiği mücadelenin benzerini yaşadığımıza dikkat çeken Kantoğlu, “bugün sahip olduğumuz kimliğin bedelini yüz yıl önce ödedik. Bu asli kimliğimizi ana kaynağından yeniden devşirmeyi becerebilmeliyiz. Çünkü kimliği kaybedersek anlamı yitiririz.” Dedi.
Çocukların öldürüldüğü bir dünyada “ama” ile başlayan hiçbir cümle kabul edilemez.
Örgütlü bir kötülük olarak nitelendirdiği bu katliamın sorumlularının bütün imkanlarını seferber etmelerine rağmen hakikati perdeleyemediklerini belirterek bugün hakikati; Gazze’de yediden yetmişe bu vahşete maruz kalan insanlar tarafından temsil edildiğini ifade etti.
Panel, soru-cevap bölümüyle tamamlandı.