Makâsıdu’l-Ahlâk

🔸 Özellikle külliyatı hamse ele alınırken hepsini içine aldığı için ahlaka da vurgu yapılır.

🔸 Ahlak şeriatın gayesinin gayesidir. Risalet-i muhammediyenin varlık sebebidir.

“Ben, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” (Muvatta)

🔸 İmanla ahlak arasında Resulullâh sallallâhu aleyhi ve sellem doğrudan bir ilişki kuruyor.

🔸 Her ibadetin neticede bizi götürdüğü bir ahlak var bulunur.

🔸 Ahmed er-Reysûnî’nin bir makalesi var. Kendisi Şatibi’yi en iyi anlayan kişidir. Doktora tezi hakkınd şunları söylüyor: “Uzun süre külliyatı hamse teorisi üzerinde çalıştım. Sonra dedim ki buraya neden ahlakı ilave etmiyoruz? Zaman ilerledikçe çalışmalarım derinleşti ve daha sonrasında bu ilavenin aslında yanlış olacağını, ahlakın beş ilke içerisinde meknuz olduğunu fark ettim.”

🔸 Ahlak, medaru’ş-şeriati ve imaduha [şeriatın en temel unsuru ve direğidir] İlahi şeriatlerin en büyük gayesidir.

🔸 Burada iki sorun çıkmaktadır. 1. Ahlakın neliği. İşte burada Taha hoca şunları söylemektedir: İnsanın olmazsa olmazı, insanı insan kılan şeydir. İnsanın iki boyutu vardır: maddi ve manevi yaratılışı vardır. Birisi halk diğeri hulktur. İkisi birleşmeden mahluk / insan olamıyoruz. Onun için ahlaka bir fazilet ahlakı olarak bakmak bize yunandan geçti. Ahlakı sadece fazl ve fazilet olarak görürseniz medaru’ş-şeria diyemezsiniz. Şu şekilde ifade eder: “Bütün ihtiyaçlarımızı gördükten sonra geri kalan şey fazıldır yani fazilettir.”Şu halde ahlak sadece tahsiniyatın içinde aranmaz. Taha hocanın Şâtıbî’ye yönelttiği en ciddi eleştirisi, ahlakla ilgilidir. Ahlaka ontolojik değil de epistemolojik olarak bakmasıdır. Ahlak olmazsa olmaz zaruriyatın içindedir.

🔸 Ahlaka makasıdu’l-makasıd olarak bakılmalıdır. İnsanı hayvandan ayıran özellik akıl değil ahlaktır. Hüsnu’l-Hulki azamul makasıd en üst maksat güzel ahlaktır.

🔸 "Kim haksız olduğu bir münakaşayı terk ederse, kendisine cennetin kenarında bir ev kurulur. Haklı olduğu bir münakaşayı terkedene de cennetin ortasında bir ev kurulur. Kim de ahlakını güzelleştirirse, ona da cennetin en yüksek yerinde bir ev kurulur.” (Tirmizi, Birr 58)

"Ben, haklıyken bile çekişmeye girmekten kaçınan kimse için cennetin kenarından, şakadan da olsa yalan söylemeye yanaşmayan kimse için cennetin ortasından, huyunu güzelleştiren kimse için de cennetin en yükseğinden bir köşk (verilmesin)e kefilim." (Ebu Davud, Edeb 7; Tirmizî, Birr 158; Nesâî, Cihad 19; İbn Mâce, Mukaddime 7)

“Müminlerin en kâmili, ahlakı en güzel olanıdır.”

“Kıyâmet gününde mü’min kulun terâzisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder.” (Tirmizî, Birr, 62/2002)

Hz. Peygamber’in ahlakı Kur’andı diyor Aişe annemiz.

🔸 Hz. Peygamber maslahat ile salah arasında ilişkiyi şu sözüyle kurmuştur: “Ben salih ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.”

🔸 Maslahat sadece menfaat / maddi bir fayda değil, değerler manzumesini iafede eden temel bir kavramdır. Salah ile ahlak arasındaki ilişki zorunlu olarak ahlakı makâsıdın temeline yerleşmektedir.

🔸 Şeriat bir ameldir. Her şeri amelin üç boyutu vardır: 1- Namazda kıyam, ruku ve secde vardır. Bunlar ilmihale göre namazı oluşturan şeylerdir. Bir de niyetin taşıması gereken şartlar var. Bunun bize kazandırdığı değerler var, işte onlar ahlaktır. Öyleyse makasıdu’l-kıyem makasıdu’ş-şerianın gayesidir.

🔸 Taha Abdurrahman’ın Tecdidu’l-menhec fi takvimi’t-turas kitabında takvimu’l-makasıd bölümü vardır. Burada makâsıdın nasıl tecdid edileğini ele almıştır. Hoca burada makasıd kavramının üç versiyonunu ele alarak yeniden tanımlıuyor: 1- maksud (filin gayesi) 2- kast (niyetin gayesi) 3- gaye (kıymetin karşılığı)

🔸 Fıkıh ahlak ilişkisinin kurulması beraberinde birçok zorluğu getirmektedir.

Fıkıh ahlak ilişkisini kuran ilim makasıttır.

🔸 Kanuni yaptırım ile vicdani yaptırım arasındaki boşluk hiyel kavramı ile doğmuştur.

🔸 Makasıd kanuni ilkelerle ahlaki ilkeleri birleştiriyor.

Taha hocanın iki itirazı var. 1- Ahlakın tahsiniyat içerisinde değerlendirilmesi

2- Külliyatı hamsenin donuk bırakılması

Önerisi şu şekildedir: zaruriyat haciyat ve tahsiniyatı kıymet kavramı üzerinden yeniden tasnif yapılmalıdır:

Hayati değerler: zaruriyat (hıfzu’n-nefs, hıfzu’s-sıhha, nesil, mal) bunların tamamı somut ve maddi değerlerdir. Oysa şeriat sadece maddi değerlerden ibadet değildir.

Akli değerler: haciyat (hüsn ve kubh. güvenliği sağlamak, özgürlük, barış, amel:iş) akli değerler psikolojilk ve akla taalluk eden değerlerdir. Manevi kısım henüz gelmedi.

Ruhi değerler: tahsiniyat yerine (hayır ve şer değerler.) bu tasniften hareketle yeniden ahlak kitapları yazılmalıdır. (rahmet, merhamet, muhabbet, ihsan, tevazu, huşu’)

🔸 Bunları bir bütün olarak gören bir makasıd ilmi lazım. Klasik taksimimiz maddi boyutları manevi boyutlara öncelemektir. Öte yandan taha abudrrahmanın taksim manevi boyutları maddi boyutlara önceliyor. Maddi boyutları ön plana aldığınızda şeriatı kanunlardan ibaret görüyorsunuz itimar emir ve yasak odaklı gitmektir.

🔸 Sadece ruh boyutunu ele alırsanız da batini olursunuz. Burada biz orta yolu bulmalıyız.