Makâsıdu’l-Akaid

🔸 Şeriat kavramın geniş anlam verenler ibadet, ahlak ve akaidi bu anlamda kullanırlar.

🔸 Niçin sorusunu sorduğumuz her yerde maksat vardır. İtikada taalluk eden meselelerde bizim anlamak için ihtiyaç duyduğumuz yöntem tefsirdir. Şeriata taalluk eden meselelerde tefsir yetmez, niçin sorusunu da sormamız gerekir.

🔸 Makâsıdu’ş-şeria alanında Talil ve tenzil vardır. İtikatta ise tefsir ve delil gerekmektedir. Alimlerimiz itikatla ilgili meselelerde makâsıt aranmaz demişlerdir. Bu söylem birkaç açıdan yeniden incelenmelidir.

🔸 İtikat alanının makâsıd dışarısında bırakılması, kelam ilmini zayıflatmıştır. Kelamı cedele dönüştürmüştür. Esasında ahirete iman ve kadere iman gibi her tür şartın makâsıdı vardır.

🔸 Makâsıdu’l-Akâid, İbadat ve ahlak olmak üzere makâsıdu’ş-şeria’ya girmeden önce üç ders işlenecektir. Böylece geniş bir bakış açısı elde edilecektir.

🔸 İlk asırlarda akaid kitaplarında makâsıd kavramı yerine 5 kavram kullanılmıştır. 1. Esrar 2. Hikem 3. Ğarad 4. Mehasin 5. Menakıb. Dolayısıyla kelam literatüründen farklı olarak bizim geleneğimizde makâsıda işaret eden ifadeler bu kavramlar üzerinden yazılmıştır.

🔸 Akaid hususunda yer yer makâsıda dair bize bilgi verecek birkaç kitap zikredilebilir.  Hakim Tirmizî, bu konunun öncülerindendir. 

Babaveyh’in, İlelü’ş-Şerai’

Amiri, el-Menâkıb fi isbati’s-Sani Teâlâ

Muhammed Zâhid el-Buhârî ve Kaffâl eş-Şaşi’nin kitapları

Akaidi makâsıd açısından ele alan en büyük alimimiz Gazâlî’dir. Gazâlî’nin itikat ve ahlaktaki makasıtçılığı fıkıhtaki makasıtçılığından ileridedir.

İz b. Abdi’s-Selam ve Karâfî eserlerinde işaret etmiştir.

Şah Veliyyullah Dehlevî ise Makâsıdı, akaid ve fıkıhla birlikte işleyen son dönem ulemasındandır. Sembolizm diliyle kabeyi anlattığı bölümler istifadeye açıktır.

🔸 Bu ders, Cezayir’de yapılmış doktora derslerinden istifadeyle yapılacaktır. Önce şu soruyu soralım: İslam İnanç ilkeleri, bizzat bazı ilkelerle illetlendirilmeli midir? Gerçekten bu esasların belirli bir gayesi var mıdır?

Husun gubuh meselesine de giren bu sorunun üç cevabı vardır.

  1. Evet, Allah’ın fiilerinin bir maksada dayanması vaciptir. Mutezile ve Şiiler bunu söylemiştir.
  2. Allah sebeplerden, gayelerden ve makâsıddan münezzehtir. Yani la yüseldir. Bunu eşariler ve selefiler demişlerdir.
  3. Allah’ın fiilerinin birtakım sebepleri ve makâsıdır vardır. Bunlar da kullara merhamet etmesine dayanır. Maturidiler böyle söyledi. Akıl bunu anlama aracıdır.

🔸 İmam Eşarî’den sonra gelen eşariler, İmam Eşarî’ye muhalefet etmiştir. Sadece muâmelât mı makâsıdın alanına girer? Yoksa ibadet ve akaid de makâsıdın altına girer mi? Biz ibadetin de akaidin de makâsıdın altına girdiğini söylüyoruz.

🔸 Gazalî’nin el-Maksıdu’l-Esnâ isimli bir kitabı vardır. Makâsıdü’l-akâidi ele alanlar, tevhit ve esma-i hüsnâ üzerinden yürümektedirler.

🔸 Akaidin üç temel makâsıdı vardır:

Makâsıdü’l-İrfâniyye: İlimle ilgili boyutudur.

Makâsıdü’l-Vicdâniyye: Ruhla ilgili boyutudur.

Makâsıdü’s-Sulûkiyye: Davranışla ilgili boyutudur.

🔸 Esma-i hüsnanın’da üç boyutu vardır. 1. Bilgi 2. Tazim 3. Amel.

🔸 Akaide dair bilginin iki özelliği olması gerekiyor: 1- Yakin 2- sıdk Bu nedenle ilk asırlarda akaide dair âhâd haberlerin kabulü tartışılmıştır.

🔸 Makâsıdü’l-Vicdâniyye: Kur’an’da kalbin itmi’anı olarak kendisine yer bulmaktadır. İmanın vicdana dönmesi iki şekilde gerçekleşir. 1- Duygular ve 2- zevki selim

🔸 Abdullah b. Abbas -radıyallahu anhuma-’dan merfû olarak rivayet edildiğine göre Allah rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Evladım sana birkaç kelime öğreteceğim. Sen Allah’ın hudutlarını koru ki, Allah da seni korusun, sen Allah’ın hudutlarını koru ki, Allah’ı yanında göresin. İstediğin zaman Allah’tan iste, yardım dilediğin zaman Allah’tan yardım dile. Bil ki ümmet eğer sana bir şeyle fayda vermek üzere toplansa, sana ancak Allah’ın senin lehine yazdığı şey ile fayda verebilirler ve eğer sana bir şey ile zarar vermek üzere toplansa ancak Allah’ın senin aleyhine yazdığı şeyle sana zarar verebilirler. Kalemler kaldırıldı ve sahifeler kurudu

🔸 İmanın emana dönmesi, korkuyu alması budur.

🔸 Kâfirlerin kalplerine korku salacağız. Çünkü onlar, hakkında Allah’ın hiçbir delil indirmediği şeyi O’na ortak koştular. Onların varacağı yer cehennemdir. Zalimlerin durağı ne kötüdür! Al-i İmran 151

🔸 İnsanı dünyada yakalayan üç korkuyu da iman ortadan kaldırır. 1- Ölüm 2- Rızık 3- Dünyevi musibetler.

🔸 Haccâc Said b. Cübeyr’i ölümle tehdit ediyor. Said b. Cübeyr ise “Eğer ölüm ve hayatın senin elinde olduğunu düşünseydim senden başkasına tapmazdım.” diyor.

🔸 “Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in'idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i Ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.” Said Nursi

🔸 “Kim de beni anmaktan yüz çevirirse mutlaka sıkıntılı bir hayatı olacaktır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.” Taha 124

🔸 Makâsıdü’s-Sulûkiyye: İtikadın bizde bir ahlaka dönüşmesi.

🔸 Hulâsa akâid alanı makâsıdın dışında değildir. Değişmez evrensel gayelere matuftur. Bu gayeleri her asırdaki alimler farklı anlayarak bize anlatabilirler. Kelam ilmi de kendisini yenilemesi gereken bir ilim olarak karşımıza çıkar.