İDE AKADEMİ | DÖNEM ÖDEVİ 2021-2022
ÖZET
Anabilim dalı haline gelmesinden günümüze kadar din eğitimi ve din eğitimi bilimi tartışmaları bilimsellik üzerinden devam etmektedir. Bu tartışmaları, din eğitimi ve din eğitimi bilimi üzerine yapılan tanımlarda gözlemlemek mümkündür. Ayrıca bu tanımlar üzerinde ilahiyat çevrelerince uzlaşı sağlanamamış olması da dikkat çeken bir durumdur. Yapılan tanımlarda pozitivist bakış açısının etkisini gösterdiği gözlenmiştir. Ancak Türkiye açısından düşünüldüğünde, bilimselleşme çabalarının Kur’an ve sünnet ekseninden uzak olamayacağı tespitine ulaşılmıştır.
GİRİŞ
Din eğitimi, dinin insan hayatına nüfuz eden her yerdeki eğitim süreçlerini kendisine konu edinen bir alandır. Bu alanı geçmişi, şimdiyi ve geleceği ile birlikte ele alarak incelemeyi kendisine konu edinen ise din eğitimi bilimidir. Din eğitimi ayrıca, din ve insan merkezli araştırma yaparak, kime, neyi, niçin, nasıl aktaracağımız konusunda hem teori hem de pratiğe yönelik araştırmaları inceleme alanı içerisine dâhil eden bir bilim dalıdır. Geniş kapsamlı bir çalışma alanını ve bu alanın bilimsel süreçlerini de içinde barındırmasından dolayı, din eğitimi ve din eğitimi bilimi tanımları üzerinde uzlaşı sağlanamamıştır. Bunun temelinde, din eğitimine yönelik normatif ve deskriptif yaklaşımların esas alınması yer almaktadır. Ayrıca gerek din, gerekse eğitim kavramları üzerinde güncelleme sağlanamaması da bu uzlaşmazlığın sebepleri arasında yer alır. Yapılan tanımların hangi bağlamdan ortaya çıktığının belirlenmesi ve neyi amaçladığının net olarak ortaya konulması, daha objektif bakış açıları sunmak açısından önemli olacaktır.
Din eğitimi ve din eğitimi bilimi alanında kavramsal düzeyde yapılan çalışmaların temelinde, bu bilim dalının henüz yeni ortaya çıkmış olması konusu gündeme getirilmektedir. Üzerinde uzlaşı olmamasının sebebi de yine bu duruma bağlanmaktadır. Ancak ne yazık ki, özellikle eğitim üzerinde yapılan çalışmalarda belirli kalıplar dışına çıkılmadığı gözlenmektedir. Nitekim çoğu din eğitimi kitabında eğitim kavramının Ertürk tarafından yapılan, “Bireylerin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme süreci” olduğu ifadesinin baz alınarak incelenmesi buna örnektir. (Ertürk, 2013) Eğitime yönelik böylesine sınırlı ve davranışçı yaklaşım içine hapsolan bir bakış açısı, din eğitiminin de dar sınırlar içerisine hapsedilmesine neden olmaktadır.
Herhangi bir bilim dalının varlığını devam ettirmesi, değişen yaşama paralel olarak terminolojisinde güncelleme yapabilmesi ile doğru orantılıdır. Bu durum, o alanda nitelikli çalışmalar yapılmasının da ön şartıdır. Tosun(2010)’a göre, din eğitimi biliminin ihtiva ettiği kavramlarda anlam birliği sağlanmadan ve bir bilim dili oluşturulmadan, bu araştırma alanında bilim yapma imkânından söz etmek oldukça zor olacaktır. Nitekim din eğitiminde yapılan tartışmaların büyük bir kısmı, bu alana bilimsel bir bakış açısından mı, yoksa teolojik bir bakış açısından mı yaklaşılacağı noktasının netlik kazanmamasına bağlıdır. Böylesi bir bakış açısı sorunu, din eğitiminin bilimler arası konumunun da netlik kazanamamasını beraberinde getirecektir. Nitekim yapılan din eğitimi çalışmalarında, ilahiyat merkezli araştırmalar ile eğitim bilimi merkezli araştırmaların, sözü edilen teolojik ve bilimsel bakış açısından kaynaklı olduğu gözlenmektedir. Bilimler arası konumu belli olan bir din eğitiminin araştırma alanları da buna paralel olarak netlik kazanacaktır.
Türkiye’de din eğitimi alanında yapılan çalışmalarda, içinde bulunulan ortamın da etkisinin olduğu tarafımızca gözlenmiştir. Bu durum aslında din eğitimide bağlam konusunu tartışmak açısından önemlidir. Nitekim Ankara İlahiyat çevresi ve buna bağlı olarak gelişen Ankara Ekolü’nde din eğitimine daha bilimsel bir perspektiften yaklaşıldığı, diğer ilahiyatların ise konuyu daha çok teolojik eksenli ele aldığı görülmektedir. Öyle ki yapılan din eğitimi tanımlardan bazıları,
-“Bireyin dinî davranışlarında kendi yaşantıları yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme denemeleri sürecidir.” (Tosun, 2010)
-“Bireyin fıtratında bulunan inanma duygu ve ihtiyacı çerçevesinde din olgusunu kavramasına rehberlik etme ve kabul ettiği dinin önerdiği yaşam biçimini öğrenmesine yardımcı olma sürecidir.” (Okumuşlar ve Genç, 2015)
-“Bireyde, kendi yaşantısı yoluyla dinle ilgili davranış değişikliği meydana getirme sürecidir.” (Aydın,2019)
- “Din kültürünün verilmesi, din kişiliğinin kazandırılmasıdır.”(Bilgin, 1981)
Yapılan normatif düzeyli tanımların daha çok teolojik bir bakış açısından hareket ettiği, deskriptif tanımların ise bilim merkezli olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu tanımlardan hangisi din eğitiminin faaliyet alanına yansıtılacak, sorusu halen daha din eğitim çevresinde netlik kazanmamıştır. Nitekim teolojik düzeydeki bakış açıları, Türkiye’deki din eğitimi için İslam din eğitimini ifade edecekken, diğer ülkeler için de inandıkları ve yaşadıkları dini ifade edecektir ki bu durum çok kültürlü din eğitimi faaliyetlerinin önünde bir engel oluşturmaktadır.
Din eğitimi kavramı üzerinde anlaşmazlık, din eğitimi bilimi alanında da aynı tavrın olmasına neden olmuştur. Din eğitim bilimine; Rudolf Peil, Eric Feifel, Eugen Paul, Nakıb el-Attas, A. H. Brohî, M. E. Zeki Bedevî ve Muhammed Kutup gibi ilahiyat bilimi gözüyle bakan, Aleks Stock gibi ilahiyat bilim grubu içinde ama bağımsız bir disiplin olarak bakan, Hans Dieter Bastian, Selâhattin Parladır, Osman Pazarlı gibi eğitim bilimi gözüyle bakan, Hubertus Halbfas gibi din bilimleri gözüyle bakanlar olduğu görülmektedir. Din eğitim bilimine yaklaşım tarzı olarak, bazı bilim insanları eğitim-bilimsel temellendirmeyi uygun bulurken, bazıları hem teolojik hem de eğitim-bilimsel temellendirmeyi uygun görmektedirler. Hans Dieter Bastian gibi teolojik temellendirmeye yönelik apaçık bir karşı duruş sergileyenlerin varlığı da dikkat çekmektedir.(Asaroğlu, 2021) O halde hem din eğitiminde hem de din eğitimi biliminde yapılan çalışmalarda, bilimsel ve teolojik alana aitlik konusunda bir anlaşma sağlanmadığı aşikârdır.
Bir faaliyet alanı olarak din eğitiminde, o dinin dindarını mı yetiştiriyoruz, yoksa genel anlamda din olgusunu ele almaya çalışan beyinler mi yetiştirmek istiyoruz sorusu, din eğitimine olan yaklaşımlar neticesinde netlik kazanacaktır. Aslında bütün bu tartışmalar bize, din eğitiminin felsefesi noktasında eksik kalındığının göstergesidir. Hangi felsefeyi ve hangi felsefi yaklaşımı esas aldığımızı belirlemek, bu kavramlara hangi gözlükten bakacağımızı da göstermesi açısından önemli olacaktır. Bu felsefi yaklaşımların menşei de, en azından Türkiye’deki din eğitimi faaliyetlerini sağlam zemine oturtmak açısından gereklidir. Her ne kadar Batı temelli yaklaşımlar, yapılan araştırmalara bütüncül bir perspektif kazandırsa da, uygulama noktasında yetersizlikler görülmektedir. Nitekim fenomenolojik din eğitimi, eleştirel din eğitimi, doktriner din eğitimi gibi yaklaşımların din öğretimine yöntem düzeyinde yansıtılması noktasında henüz daha netliğe kavuşulmuş değildir. Özellikle de felsefi yaklaşımları temele alarak oluşturulacak din öğretimi yöntemlerinin geliştirilmesi, ülkemiz din eğitimi için ciddi bir sıkıntıdır. Nitekim bu olumsuz bakış açısının temelinde, din eğitimcisinin kendisini inandığı değerlerden soyutlayamamış olması da etkilidir. Kutsal metinlere ve geleneğe bağlılık özellikle eleştirel tarzdaki yaklaşımların din eğitimi alanına uygulanmasının, dinin ontolojisine zarar verileceği kaygısı taşınmaktadır. Ancak böylesi bir geleneksel yaklaşım, din eğitimin bilimselleşmesine engel olacağı gibi, din eğitimi faaliyetlerini de sekteye uğratacaktır. Burada dikkate alınması gerek husus, özellikle Batı kaynaklı din eğitimi yaklaşımlarının, evrensel doğrular olarak algılanmaması gerektiğidir. Bu yaklaşımların kendi kültürel kodlarımıza ve geleneğimize uygun olması, bu yaklaşımların din öğretimi alanına yansıtılması açısından önemli olacaktır.
Din eğitiminin bilimselleşmesi adına yapılan çalışmaların, din öğretimi alanına yansıtılması önemlidir. Bu durumun, din eğitimcileri tarafından göz ardı edilmemesi gerekir. Böylelikle, din eğitiminin ne’liği ve nasıllığı konusunun iş birliği ile yürütülmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bilimselleşme çalışmalarının etkilerinin genel anlamda örgün eğitim alanıyla sınırlı kaldığı ve yaygın eğitim alanının bu anlamda ihmal edildiği gözlenmiştir. Bunun için özellikle aileyi ve Diyaneti temele alan çalışmaların yaygınlık kazanması, din eğitimi biliminin uygulama alanının genişlemesine katkı sağlayacaktır.
SONUÇ
Din eğitimi ve din eğitimi bilimi araştırmalarında tartışılması öncelikli olan alan, bu kavramların “ne” olduğu hususudur. Tanımlar konusunda akademisyenler arasında görüş birliğinin olması, alana katkı sağlamak açısından önemlidir. Din Eğitimi alanında kolektif bir tanımlamaya gitmek, bu alanda gelişmiş ekollerin ortaya çıkmasını da sağlayacaktır. Bu tanımlamanın ardından gelecek “nasıl” sorusu ise, sahip olunan yaklaşıma bağlı olarak faaliyet alanına yansıyacaktır. Bununla birlikte din eğitimi bilimini bilimselliğe mahkûm etmek, onun bilmek, anlamak ve olmak ekseninden uzaklaşmasına ve bir kısırdöngü içerisine mahkûm edilmesine neden olacaktır. Bütün bunları pozitivist ve objektif bakış açılarının bir yansıması olarak ele almak mümkündür. Nitekim bilimselliğe yönelik aşırı vurgu, dinin ve ona konu olan insanın bilim nesnesi olarak incelenmesini gerekli kılacaktır. Bunun önüne geçmenin yolu, din eğitimini insan bilimleri içerisine dâhil etmekten geçecektir. Ancak bu süreçte pozitivist, yorumlayıcı ve eleştirel bakış açılarının yöntemlerinden yararlanmayı da ihmal etmemek gerekir. Sonuç olarak, ülkenin dinle olan ilişkisi ve tarihi geleneği göz önünde bulundurularak, Kuran’ı ve sünneti merkeze alan günümüz Türkiye’sindeki din eğitimi yaklaşımları, kişinin bilimselliğe ve objektifliğe vurgu yapmasına engel oluşturacaktır.
KAYNAKÇA
Beyza Bilgin, “Din Eğitiminin Genel Eğitimdeki Yeri”, AÜİF Dergisi, C.XXIV, s. 474.
Cemal Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş (Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık, 2010), 23.
M. Şevki Aydın, Din Eğitimi Bilimi (Kayseri: Kimlik Yayınları, 2019), 81.
Muhiddin Okumuşlar-Fatih Genç, “Din Eğitiminin Bilimselleşmesi/Neliği”, Din Eğitimi El Kitabı, ed. Recai Doğan - Remziye Ege (Ankara: Grafiker Yayınevi, 2015), 61.
Selahattin Ertürk, Eğitimde Program Geliştirme( Ankara: Edge Akademi Yayıncılık,2013),13.
https://www.derinmaarif.com/din-egitiminin-neligi-nasilligi-ve-bilimselligi-uze