İslâm Düşüncesinde Bilimlerin Birliği

Mantıksal Açıdan Bir Değerlendirme
Eşref Altaş


İDE AKADEMİ 2020-2021 | DERS NOTLARI | 30 Kasım 2020

  • Biz ilimlerin birliği ile neyi kast ediyoruz? Bununla hakiki ya da itibari bir birlik kastedilebilir.
  • Bir olmak ne demek? Epistemolojik bir birlik mi yoksa ontolojik bir birliği mi kastediyoruz? Bu birliğin arkasında yatan bir çerçeve var mıdır? Veya birlik nihai anlamda bilimlerin kendisini işlediği, kendisi üzerinde işlem yürüttüğü, incelediği bir türü mü ifade ediyor?
  • Birlik denildiğinde bugün kastedilen şey esasında, biyolojisinden, sosyolojisine yani hem fen bilimleri hem matematik bilimler hem insani bilimlerin tamamını kuşatıcı kapsayıcı temel bir ilkeye ulaşmak mümkün mü şeklinde bir sorunun eşlik ettiği bir soruşturmadır.
  • Bu soruşturmanın ontolojik kısmını ele almak için öncelikle mantıkla mantığın kategorilerinde ele aldığımız felsefi varlık şeması üzerinde biraz durmak gerekiyor ki o varlık şemasında cinsler, türler ve nihayet varlığın en temel kategorileri cins ve tür gibi olan kategorilerini ayrıştırabilelim.

Araz

  • Varlıktaki türleri her şeyden önce tam anlamıyla keşfetmemiz gerekmektedir. Mesela cevher-araz araştırmasının hakiki bir bilim olup olmayacağını anlamamız gerekmektedir.
  • Felsefede cevher denildiğinde temelde beş şey anlaşılır: akıl, nefs, heyula, suret ve cisim.
  • Araz denildiğinde ise dokuz kategorimiz var: nitelik, nicelik, zaman, yer-mekân, konum, izafet, sahiplik, fiil ve infial.
  • Bu cevherin 5 türünden devam edecek olursak, cisim denildiğinde evrendeki ister biyoloji olsun ister madenler olsun ister bitkiler olsun bütün bir cisimleri bu kategoride kapsayacak şekilde almamız gerekmektedir.
  • Dolayısıyla cisimleri de temelde basit, bileşik ve feleki şeklinde ayırmamız mümkündür. Basit, dört unsuru ele alan bir bilimdir.

Bileşik, câmid olan ve büyüyen şeklinde ikiye ayrılır. Büyüyenler bitki ve canlı olarak ikiye ayrılır. Canlı; at, insan, tavşan seklinde ele alınabilir. İnsanın da bir ferdi Ahmet diyebiliriz.

  • İnsanı da diğer canlılardan ayıran fasıllardan bahsedebiliriz. Bütün evrende var olan şeyler, sadece nokta ve birlik hariç, bütün evrende var olan şeyler bu kategoriler altında değerlendirilir.
  • Araz kısmındaki nitelikler de kendi içinde kısımlara ayrılırlar. Mesela nitelik altında beş duyu ile hissedilir şeyler vardır; renkler, tatlar, kokular, ses, sertlik gibi.
  • Nicelik ise muttasıl ve munfasıl olarak ikiye ayrılır. Diğerlerinde de benzer ayrımlar vardır.
  • Klasik bilimler açısından bakıldığında, Aristotelesçi ve İbn Sina dizgesi açısından bakıldığında, buradaki kategorilerin her biri esasında bir bilim açısından incelenir. Veya bazı kategoriler farklı farklı bilimler açısından incelenir.
  • Dolayısıyla burada bu cinslerin birbirine indirgenemez olduğunu, bu cinslerin birbirine kapalı olduğunu görmek gerekmektedir.
  • Yani akıl nefse, nefis heyulaya, heyula surete, suret cisme indirgenemez. Nitelik şeklindeki bir kategori niceliğe indirgenemez. İbn Sina dizgesinde nicelik cinsinden olan bir şeyi nitelik cinsinden ifade edilemez.
  • Veya niceliğin alt bilimleri de aynı şekilde muttasıl ve munfasıl şeklinde kesin kategorik bir şekilde ayrılmıştır ve bunlar birbirine indirgenemez. İndirgenememeleri cinslerin birbirine kapalı olduğu anlamına gelir.
  • Klasik bilim felsefesi, varlığı belirli bir hiyerarşi, sıra düzeni, belli bir kategori içerisinde ifade etmektedir.
  • Tüm mevcutlar ve varlığın sınırlarını belirleme anlamında evrenkaotik bir düzen değil, kozmosu oluşturmaktadır. Buradaki kozmos, düzen veya buradaki hakikatlerin hiyerarşisi tamamıyla bu kategorizasyon üzerinden ifade edilmektedir.
  • Dolayısıyla bilimler söz konusu olduğunda, türler ya da bir cinsin altındaki birkaç tür farklı kayıtlarla bir bilim altında incelenebiliyor ve bir bilim sadece nicelik kategorisini incelerken başka bir bilim nitelik kategorisini inceleyebiliyor.
  • Aynı şekilde müzik kategorisinde muttasıl nicelikleri bir tanesi munfasıl nicelikleri bir tanesi inceleyebiliyor. Ve bunların asla birbirine karıştırılmaması gerekiyor. Dolayısıyla İbn Sina açısından düşünüldüğünde cinsler birbirine kapalıdır.
  • Peki, bu anlamda düşünüldüğünde buradaki her bir cinsin veya her bir türün araştırılması ne anlama geliyor?
  • Klasik bilim felsefesinde ilimlerin hakikatinin “meseleler”olduğu ifade edilir. İlimler meseleleri ele alır. Meseleler ise ya malumlardır ya bilgilerdir. Bunlar da önermeler yahut da tasdikler şeklinde ifade edilir.
  • Mesela “sayı çifttir” şeklindeki bir ifade, munfasıl niceliği ele alan aritmetik için bir meseledir.
  • İnsan bilimlerini ele alıyorsanız, insana dair söylediğiniz bir cümledeki insan, dıştaki bir nesnedir. Fakat dıştaki tekiller tek tek bilimler tarafından ele alınmadığı için, fertleri ifade eden tümel ifadeler üzerinden konuşulur. Sayı, çifttir, tektir şeklinde ifade ederiz.
  • Dolayısıyla nihai anlamda şöyle bir şey ortaya çıkar: bilimin meselelerinin konularındaki özneleri, dıştaki nesnelerden soyutlanmış şeylerdir.
  • İster nicelik ister nitelik şeklindeki araz kategorileri olsun, ister cevher kategorileri olsun birbirine kapalıdır, birinden ötekine geçiş söz konusu değildir. Birinden ötekine geçiş söz konusu olmaması beraberinde ikinci ilkemizi getirir bilim açısından bakıldığında.
  • İkinci ilkemiz şudur: “cinsler arasında burhan nakletmek mümkün değildir.” Bir cinsten ispat için kullandığınız bir burhan, başka bir cins için burhan olarak kullanılamaz.
  • İster Aristoteles'e göre olsun ister İbn Sina'ya göre olsun, aritmetiksel olan bir şey geometrik olarak kanıtlanamaz.
  • Geometrik olan bir şeyi nasıl ki doğa bilimde kullanamıyorsak, aynı şekilde geometrik ilkeleri doğa biliminde sonuç verecek şekilde kullanamayız. Bu, iki bilim birbirine indirgenemeyeceği anlamına gelir.
  • Yani konunun başlığı her ne kadar bilimlerin birliği olsa da bu bilimlerin birliğinin klasik ontoloji açısından imkanını soruşturuyoruz ve burada çok ciddi bir handikap olduğunu görüyoruz. Çünkü bunların birbirlerine burhan nakli en azından bu düzeyde mümkün değildir.
  • Farabi’ye göre metaller tek bir tür oldukları için, bunlar birbirlerinden yalnızca arazları ile ayırt edildikleri için, eğer altın ve gümüşü ateş tarafından eritirsek, bunlar aynı türe dahil oldukları için, birinden ötekine dönüşüm söz konusu olabilir. Yani simyanın temeli veyahut doğadaki nesnelerin birbirine dönüşüm, onların tek bir tür olduğu anlamına da gelecektir.
  • Farabi diğer taraftan şöyle söyleyecek: eğer metaller bir türse bunlar, o zaman Farabi'ye göre en azından simyacının altını eritme yolu ile gümüşe döndürmesi, gümüşte elde ettiği ilkeleri altında uygulaması mümkün olacaktır.
  • Fakat İbn Sina’ya sorsak diyecektir ki, bunların mahiyetleri, bunların türleri birbirinden farklıdır. Yani altın ve gümüş iki farklı tür oldukları için, bu türlerin herhangi birinin diğerine indirgenmesinden, dönüştürülmesinden bahsedemeyiz. Simyacılar ancak metallerin arazları ve lazımları üzerinde oyun yapabilirler.
  • İbn Sina'ya göre altın yaptığını iddia edenler, bakıra çeşitli arazileri ekleyerek altın yaptıklarını iddia edecekler.
  • Bütün bu anlattıklarımdan şunu çıkarmalıyız, nasıl cinsler birbirlerine indirgenemiyorsa, cinslerin oluşturduğu yapılarda bir bilimden ötekine bir burhan nakledilmesi, bilimsel bir ilke nakledilmesi söz konusu olamaz.
  • Bu da yine eğer bilimlerin birliği anlamında müstakil bir bilim olsaydı, bu bilim türleri yahut türlerin oluşturduğu bir biyolojik yapıyı değil, tek bir türü incelemesi gerekecekti.
  • Fakat evrende sadece diyelim ki biyolojiyi bir bilimlerin birliği olarak ele alırsak, evrende sadece canlılar yok, taşlar var, bitkiler var, cansızlar var. Bütün bu bilimlerin temeline koyacağımız tek bir ilkemiz var mı? Klasik ontolojinin her bir şeyi ötekinden kesin hatlarla ayıran parçalılığı dikkate alındığında, bilimlerin birliğinden bahsetmek mümkün olamaz.
  • Bu açıdan bakıldığında bilimlerin birliği ontolojik olarak farklılıkları kaldıramaz. Ruh ve madde şeklinde iki ayrılığa inanan, yani ontolojik olarak bütün varlığın kökeninde bu iki farklı yapının olduğuna inanan birisi için bilimlerin ontolojik birliğinden söz etmek neredeyse imkânsızdır.
  • Fakat yine de İbn Sina bazı durumlarda, bilimlerin birbirinden ilke nakletmesinin mümkün olacağını söyler. Bazen bizatihi muttasıl olan bir nicelik içerisinde de indirgenemez durumlar vardır yani ikisi de muttasıl nicelik ama bir tanesini ötekinde kullanamıyorsunuz yani bir ortak bir bilim inşa edemiyorsunuz.
  • Mesela içerisinde muttasıl olanlar munfasıl olanlara indirgenemiyor. Yani aritmetik ve geometri klasik bilim açısından bakıldığında kesin olarak birbirlerinden ayrılıyorlar.
  • Aritmetik olan geometrik, geometrik olan aritmetik bir şekilde ifade edilemez. Bunlar birbirlerine indirgenemez şeylerdir. Ama dikkat ederseniz ikisi de nicelik kategorisi altındadır.
  • Buradan çıkaracağımız sonuç yine şu: Burhan nakli söz konusu değil ise, bu cinsler arasındaki durumlarda bütün bir varlığı kuşatan hakiki birlik şeklinde bir inşa söz konusu değildir.
  • Fakat burhanın nakledilmesini mümkün kılan bir hiyerarşi vardır. Bu hiyerarşi ancak alt ve üst bilimlerin birbirlerine ilke aktarabileceklerini söylemektedir. Dolayısıyla burada matematik genel bir bilim olarak ele alındığında, o bilimin altındaki optik, geometri gibi bilimlere bazı ilkeler iletilebilir.
  • Madem ki biz burada evrendeki kategorileri, ki bu kategorilerin dışında hiçbir varlık da yok, niceliği niteliğe, niteliği niceliğe, muttasılı munfasıla, munfasılı muttasıla indirgeyemiyorsak klasik bilim açısından, en azından bunları doğrudan en tepede ifade eden araz üzerinden ve burada cevher üzerinden ele alınırsa bir birlik fikrine ulaşılabilir.
  • Yani nitelik de bir araz olduğuna göre, nicelik de zaman da konum da izafet de vs. bunların tamamı da cevher olduğuna göre, ben cevher ve arazın bilimini yaptığımda, bize bilim anlamında bir birlik verir mi?
  • Yine klasik hiyerarşi dikkate alındığı zaman, kategorilerin fertleri değil de bunları tümleyen cevher-araz araştırması bize bir birlik sağlar mısorusuna cevabımız olumsuzdur.
  • Çünkü hakiki bir birliğin ancak bir tür, bir cins araştırması üzerinden sağlanabileceğini söylüyorsak, araz hakkındaki bir konuşma ancak ve ancak dilsel düzeyde arazın kendi belirlenimleri üzerinde konuşmak olacaktır. Araz ilinektir, araz intikal etmez, arazlar kendi başlarına var olmazlar şeklinde arazların ortak özelliklerine dair olacak, fakat bunların bizatihi kendisi hakkında bir araştırma olmayacaktır. Dolayısıyla araz her şeyden önce bir cins olmadığı için burada ele alınabilir. Yani araz araştırması bütünlüklü bir bilim söz konusu olmayacaktır.

Cevher

  • Diğer husus, cevher hakkında böyle konuşabilir miyiz? Cevher bir cins midir? Klasik bilim tartışması bile cevherin bize cins olmadığını söyleyecektir.
  • Yani biz mantıkta her ne kadar cevheri bir cins gibi ele alsak daen azından suret, heyula, nefs, akıl gibi türleri dikkate alındığında cevher de hakiki bir cins değil, kendisi hakkında konuşmamızı mümkün kılan dilsel bir bağlamı ifade etmektedir.
  • Bu halde diyebiliriz ki, alttaki kategorileri araştırmakla bir birliğe sıçrayamadığımız gibi, cevher ve araz araştırması ile de bütünlüklü bir bilime sıçrayamıyoruz.
  • Her şeyden önce ruh ve madde şeklinde bir ayrımı kabul eden ve bunların indirgenemez olduklarını kabul eden birisi için mutlak anlamda bilimsel bir birlikten söz etmek mümkün değildir.
  • O halde şunu söylemek lazım, birlik fikri her şeyden önce ancak ve ancak monist teoriler için geçerli olabilir. Yani ya mutlak bir idealizm için ya mutlak bir materyalizm için ancak bütün bir varlığı tek bir ilke ile açıklayabileceğimiz bir ideal birlik fikrine ulaşabiliriz.

Varlık Araştırması Bütünlüklü Bir Bilimi Verir mi?

  • Mantıkta mademki klasik ontoloji açısından bakıldığında bilimlerin birliği fikrini inşa edemiyorsak, mutlak anlamda bilimler arasında bir hiyerarşi, bir alt-üst, tenasüp, farklılık, bir ortak nokta fikrini inşa edebilir miyiz bunun üzerinde durmamız gerekmektedir.
  • Bilimlerde arazi bir birlik ve itibari bir birlik arayışında bulunabilir miyiz? Hakiki bir birliği şu ana kadar elde edemedik çünkü cinsler, arazlar, cevherler birbirlerine indirgenebilir bir nitelikte değildir.
  • Klasik bilimlerde arazi birlik arayışları veya itibari birlik arayışları, bu noktada üç birlikten bahsediyorum, bir tanesi hakiki birliktir.
  • Hakiki birlik, insan türünü araştıran, at türünü araştıran, evrende gerçek bir türü araştıran birliktir.
  • İkincisi hükmi birlik, üçüncüsü itibari birliktir. Madem hakiki bir birlik yok, o zaman hükmi veya itibari bir birlik anlamlı mı, bunun peşine düşmek gerekmektedir.
  • Klasik bilimlerdeki birlik türlerinden bir tanesinin tedvinde veya bir kitapta birlik olduğunu söylenmektedir.
  • Tedvinde birlik üç şekilde ortaya çıkabilir: Ya birbiriyle uyumlu bilimlerde, ki mütenasip diyeceklerdir buna, veyahut mütedahil yani iç içe geçen bilimlerde veya birbirinden tamamen farklı olan mütebayin bilimlerde tedvinde bir birlik oluşturabilir miyiz?
  • Tedvinde birlik şu demek: yani ben kitap yazarken kitapta az önce söylediğim nicelik ve niteliği yan yana koyup incelesem acaba bir birlik ortaya çıkarabilir miyim?
  • Mütenasip örneklerin en iyisinin Sekkaki'nin kitabı, Mütedahil için Razi'nin hilaf ve cedeli konu alan eseri, mütebayin için ise Razi'nin Usuleyn'i olduğunu söylenir.
  • Sekkaki'nin Miftah'ı sarf, nahiv ve belagati belli bir tenasüp içerisinde ele aldığı için tedvinde mütenasip bir birlik fikrini konuşturmuştur. Ve bu mütenasip bir birlik olsa da klasik bilimler açısından güzel görülen bir ilkedir.
  • Fakat diğer taraftan mütedahil ilimler yani hilaf ve nazar ilimlerinde meselelerinim ortaklığı itibariyle bazı durumlar iç içe geçmişlerdir. İmam Razi'nin Mealim projesinde hilaf ve nazarın yan yana getirilmesi de güzel bulunur. Çünkü burada mütedahil olanlar, meseleleri itibari ile iç içe geçen ilimler yan yana getirilmiştir.
  • Ancak mütebayin ilimler arasında birleştirme mesela fıkıh usulü ve kelam arasındaki birleştirme istishani olanın dışında kabul edinmiştir. Dolayısıyla şöyle diyeceklerdir bize, tedvindeki birlik arayışı her ne kadar arazi bir birlik olsa da mütenasip ve mütedahil ilimler açısından doğru bir arayıştır ama mütebayin açısından değildir.
  • Nihai olarak denilebilir ki, tedvindeki birlik hakiki bir birlik değildir, bunlar arazi birliklerdir ve arazi birlikler her zaman farklı farklı şekillerde işaret edilebilir.
  • Tasnifi üzerinden ortaya konulan bilimlerin birliği ile ilgili çerçeveye bakıldığında, Taşköprülüzade'de ağaç metaforu ile anlatıldığı gibi bunların dışarıdaki nesnelerin hakikatinden yahut türlerinden hareketle ortaya konulmuş bir birlik olmadığı, bunun nihai olarak arazi hatta teşbihi bir birlik olduğu görülmektedir.
  • Aynı şekilde bir Osmanlı âliminde hatırladığım yine bu birlik fikrini ordu metaforu üzerinden inşa eder. Yani orduda nasıl sağ kanat varsa, merkez varsa, süvari kuvvetleri, piyade birlikleri şeklindeki düzeni doğrudan bilimlere uygulayarak oluşturulmuş bir birlik fikri de nihayetinde arazi bir birlik fikridir.
  • Yine İmam Gazali'nin varlık ayrımından gelen ve Taşköprülüzade'nin eserinde ortaya çıkan haricî varlık, zihni varlık, haddi varlık, dilde varlık vb. şeklindeki varlık kategorilerinden, ki bunlar gerçek değil itibari kategorilerdir, yani insan bu şekilde varlığı taksim etmeye başladığında sonsuz örnekler bulabilir.
  • Bu şekilde itibari kategorizasyonlardan hareket eden birlik türleri de nihayetinde arazi bir birlik arayışıdır. Başka örnekler de bulunabilir.
  • Mesela arazi birlik türlerinden biri olan Enmûzec tarzı kitaplarda ortaya çıkan bilimler tasnifleridir. Bu tasnifleri şöyle ya da böyle çoğu arazi bir birlik arayışında oldukları için, nihayetinde bir ansiklopediye dönüşmektedir buradaki birlik mevzusu.
  • Nasıl bilimsel ansiklopedide, bütün bilimleri şöyle ya da böyle sırayla sayarsak burada da bir birlik arayışı ancak bir ansiklopedi tarzında bir birlik olurdu ki bunun pratik hayat açısından sağladığı olağanüstü derecede faydalar varsa da bizim burada aradığımız evrenin tamamını, bütün varlığı açıklayacak tek bir ilke bulabilmektir.Bir formül üzerinden varlıktaki bütün her şeyi açıklayabilmek anlamındaki bir birlik arayışına cevap verebilecek bir birlik değildir.
  • Bu birliği anlamanız için bir örnek vereyim: Klasik fizikte hareketin ilkesi bitkiler için bitkisel nefs, insan için insani nefs, hayvan için hayvani nefs, gökteki hareketler için feleki nefs, yükselen nesneler için tabii hareket şeklinde beş altı tane ilkeden hareketle açıklanmışken, Newton mekaniği ile birlikte bu tek bir ilkede açıklanabiliyor.
  • Bu anlamda bir birlikten bütün bir varlığın altında yatan birlik ilkesine ulaşıp ulaşamayacağımızdan bahsettiğimizde bütün bu birliklerin, yani ilimler tasnifinde ortaya çıkan birliklerin nihai anlamda bir itibari birlik olduğunu söyleyebiliriz.
  • İtibari veya arazi oldukları şuradan bellidir: her bilimler tasnif yapan kimseler farklı farklı noktalardan hareket ederler. Fakat burada şöyle bir durum var, asıl mesele bilimler sınıflaması arazi durumlardan değil deontolojik yahut epistemolojik ilkelerden hareketle yahut gayelerden hareketle etik temellerden hareketle yapıldığında ne anlamalıyız?
  • Kastettiğim şey şu: ontolojik olarak mücerret varlıklar, mücessem varlıklar ve ne mücerret ne mücessem varlıklar şeklinde bir tasnif bulabiliyoruz.Aynı zamanda değer yüklü olarak aşağı, orta ve üst bir tasnif bulabiliyoruz. Yeni epistemolojik olarak farklı farklı tasnifler, akli ilimler, nakli ilimler, sezgisel ilimler şeklinde tasnifler bulabiliyoruz. Nihai olarak bu tasnifler birer taksimdir. Bir bölmedir, birliğe doğru bir yolculuk değildir.
  • Esasında bana öyle geliyor ki İmam Cürcani'den hareketle söyleyeceğim, bilimlerde mutlak anlamda bir birlik arayışı, tanrısal bilgiye ulaşma idealidir. Bilimler tasnifinden hareketle yapılan bütün birlik yolculukları nihai olarak itibari bir birliktir.
  • Sonuç itibariyle mantıksal açıdan değerlendirme diye ifade edeceksek, Burhan kitabı açısından bakıldığında, Kategoriler kitabı açısından bakıldığında, klasik İslam felsefesi bize bir bilimlerin birliği fikrini vermeyecektir.
  • Fakat bu bilimler arasında bir alt üst ilişkisi olduğunu, bir hiyerarşi olduğunu, bir parça bütün ilişkisi olduğunu, bir parça-bütün ilişkisi olduğunu, bir asıl-fer ilişkisi olduğunu, bir alt-üst ilişkisi olduğunu, hatta bilimler arasında konuları itibariyle, ilkeleri itibari ile bir geçişkenliğin, bir hiyerarşinin olduğu söylenebilir.
  • Klasik bilimin o kapalı evren tasarımı itibariyle, yani cinslerin birbirine indirgenememesi itibariyle, bütünlüklü bir bilim fikrinden uzak olduğunu söylememiz gerekmektedir.
  • Burada tek çıkış yolu, varlık araştırmasının bir birlik araştırması olup olmadığıdır. Fakat varlık araştırması nihai anlamda bir birlik, asıllık, tümellik, üstlük araştırmasıdır.
  • Ama Cürcani'nin de ifade ettiği gibi bir birlik araştırması değildir dolayısıyla varlık kavramından hareketle de bir birlik kavramına ulaşmamız, bütünlüklü bir bilime ulaşmamız zor görünmektedir.
  • Bilim araştırması itibariyle bir birlik, bütün bilimlerin tek bir ilkeye indirgenmesi, öyle görünüyor ki insanlığın, monist teorilerin özellikle, yani bütün varlığın tek bir ilkeden tek bir durumdan oluştuğunu söyleyen felsefelerin ana ufku olsa da Cürcani'ye göre, eğer tanrısal bir durumumuz olsaydı bilimleri bu kadar parça parça ele almamız gerekmezdi. Yani bu tür bir arayış esasında tanrısal bir arayıştır. İnsanoğlunun buna ulaşıp ulaşamayacağı mevzusu diğer bir bahistir.


Hazırlayan: Merve Nur Türksever
 

Videolar