Tâhir b. Aşûr
(1879 - 1973)


İDE AKADEMİ 2020-2021 | DERS NOTLARI | 23 Ekim 2020

  • Aklî ve naklî ilimleri, sosyal bilimleri ve İslami ilimleri birleştiren, doğuyla batıyı cem eden, kadim ile cedidi birleştiren âlimlerimizin en önemli mümessillerinden biridir.
  • Edebiyat, fıkıh, hadis, sosyoloji gibi alanlarla ilgilenen çok yönlü bir âlimdir.
  • İbn Âşur İslami ilimlerin yeniden ıslahından söz eden önemli bir şahsiyettir.
  • Şer’i ilimlerin öğretilmesi konusunda proje sahibi olan ve bunu kitaplaştıran ender ilim adamlarından biridir.
  • Tunus’ta kadılık ve müftülük yapan İbnÂşûr, aynı zamanda Zeytune Üniversitesinin rektörü olarak görev yapmıştır.
  • Makâsıd alanında Şâtıbî muallim-i evvel olarak bilinirken, Tâhir b. Âşûr da muallim-i sânî olarak bilinmektedir. İkinci Şâtıbî unvanını almıştır.
  • Muhammed Abduh’un konferanslarına ve özel sohbetlerine katılan İbnÂşûr, özellikle Abduh’un şu düşüncesinden etkilenmiştir: Yapılan ıslah çalışmalarının bütün alanlarda topluma hitap edecek şekilde yapılması gerekmektedir.
  • Şiilerden Bâkır es-Sadır, Muhammed Mehdi Şemseddin ve Hasan Turâbi bu yoldan gitmişler ve görüşlerini uç noktaya taşımışlardır.  Abdulhamit Süleyman faydalanmış ve bu konuda bir eser yazmıştır. Bu isimler Tâhir b. Âşûr’un teorisinin etkisi altında kalarak bir çaba içerisinde olmuşlardır. Kıyas ve maslahat anlayışları klasik usûl-i fıkıhçılardan farklıdır.

USÛL ANLAYIŞI

  • Modern zamanlarda usûl-i fıkıh, Müslümanların karşılaştıkları sorunlara çözüm üretecek bir metot olmuştur. Fakat usûl-i fıkhın, çıkış sebepleri ve literatürü dikkate alındığında modern zamanlar için Müslümanların sorunlarını çözme konusunda yeterli bir yöntem olup olmadığı tartışılmıştır.
  • Bazı alimler “mevcut olan usûl bize hiçbir yol gösteremez” anlayışında olup, çareyi ithal yöntemlerde ararken, bazı alimler klasik usûlü olduğu gibi uygulamaya çalışmıştır. Bazı alimler ise usûlü güncelleyip, usûle yeni ilavelerde bulunarak yenilenme ve yenileme çabası içine girmişlerdir. Bu çaba içerisine giren âlimlerden biri de İbn Âşur’dur.
  • İbn Âşûr, Şâtıbî ile İbn Haldun’u şahsında birleştirmiş bir âlimdir. Şâtıbî’nin Umran’ı ile İbn Haldun’un Umran’ını cem ederek yeni bir usûl arayışı içine girmiştir.
  • İctimâi usûl-i fıkıh arayışı içinde olmuştur.
  • İslam ümmetini ittifaka yakın bir noktaya taşıyacak külli esaslar üzerinde inançlarını ve düşüncelerini kuracak ve temellendirecek yeni bir usûle ihtiyacımız olduğunu düşünmektedir. 
  • Usûl-i fıkha ciddi eleştirel bir bakış açısı getirir. Temel hareket noktası Şâtıbî’nin hareket noktasıyla aynıdır: Usûl-i fıkhın delillerinin zannî olduğunu ve bunların katiyet üzerine bina edilmesi gerektiğini düşünmektedir. Ona göre, usûl zanniyat üzerine değil, katiyet üzerine bina edilir.
  • Külliyatı hamsenin yeterli olmadığı yönünde eleştirileri bulunmaktadır.
  • Fıkıh usûlünün büyük çoğunluğunun teşriin hikmet ve maksadına hizmet etmediği eleştirisini getirir.
  • Ona göre her usûl kendi mezhebinin kusurlarını da meşrulaştırmıştır.
  • Usûl-i fıkhın birtakım kaideler vasıtasıyla lafızlardan hüküm çıkarmadan öteye gidemediğini belirterek eleştirir.
  • Emanet, hilafet, yaratılış, fıtrat, varlık, hayat kavramlarının göz önünde bulundurarak usûl-ü fıkhın genişletilmesi gerekmektedir. Bunun da bir usule bağlı olduğu görüşündedir.
  • Usûl-ü fıkhın tarihteki rolünü tamamladığını ve yeni bir usûle ihtiyaç olduğunu söylemekle beraber yeni usûlü kadim usûl kitaplarımızdan yararlanarak yapmamız gerektiğini söyler.

MAKÂSID ANLAYIŞI

  • İbn Âşûr’un ilmi çalışmaları konusunda belirtilmesi gereken en önemli husus; makâsıdı müstakil bir ilim haline getirerek, yeni bir usûl arayışına girmiş olmasıdır.
  • Sosyal bilimlerle İslam bilimlerini birlikte ele alan İbn Âşûr, makâsıd ile sosyolojiyi birleştirmiştir.
    • İctimai içtihadın zamanının geldiğini belirterek, farklı alanlardan âlimlerin bir araya gelerek içtihat yapmaları gerektiğini söyler.
    • Özellikle sabiteler ve değişkenler, külli ve cüzî, katî ve zannî, yerel ve evrensel ayrımlarını yapamayan birisinin herhangi bir içtihatta bulunamayacağını söyler.
  • Karâfî, İzz b. Abdisselam ve Şâtıbî’ye bu konuda atıfları vardır. Çünkü makâsıd ve vesail konularına hak ettiği önemi bu alimler dışında kimsenin vermediğini, onların da sadece maslahat ve mefsedet ile sınırlı kalmış olmalarını eleştirmektedir.
  • Şâtıbî konusunda övgüyle bahsedip devamında makâsıd konusunda pek çok konuyu eksik bıraktığından meseleleri gereksiz uzattığından bahsetmiştir. Şâtıbî’nin, makâsıdın çok önemli bazı hususlarını ihmal ettiğini belirtmiştir.
  • Kendisinin de Şâtıbî’nin izinden gittiğini belirterek eksikleri ortaya koyduktan sonra Şatıbî’nin de görüşleriyle beraber makâsıdı bir ilim olarak ele alıp yenilenmiş bir usûl önerisinde bulunmaya çalışmıştır.
  • Makâsıdda “sünnet ve teşr’i” şeklinde özel bir başlık açar. Bu başlık altında sünnetin bir kısmı cüzi meselelere hükümler getirmiştir. “Sünnetin konumu doğru belirlenmez ise bir içtihat hareketi başlatılamaz ve cüziyat külliyatın önüne geçer” demiştir.
    • İbn Âşûr Hz. Peygamberin tasarruflarını on iki kısma ayırmıştır: teşri, fetva, kaza, imaret (yöneticilik), hidayet ve irşad, sulh, danışana yol gösterme, nasihat nefisleri olgunlaştırma, yüce hakikatleri öğretme tedip, irşaddan soyutlama şeklinde sınıflandırmıştır.

FİKRİYATINI OLUŞTURAN DÖRT KAVRAM

  • İbn Âşûr düşüncesini dört kavram üzerine bina eder: fıtrat, müsamaha, hürriyet, hak ve adalettir. Yeni yazılacak usûlde bu başlıklar olmadan hareket edilemeyeceğini belirtir.
  • Fıtrat:Biz sadece metinleri anlamakla mükellef değiliz, biz insanı ve insanın fıtratını yani yaratılışın gayesini anlamakla da mükellefiz.
  • Müsamaha: İnsanın fıtratına uygun olarak dindeki kolaylık, uygulanabilirlik ilkesi ön plana çıkmıştır.
  • Hürriyeti dört başlıkta ele alır.حرية الاعتقاد (inanç hürriyeti), حرية التفكير (düşünce hürriyeti),  حرية القول (söz ifade hürriyeti), حرية الفعل (hareket hürriyeti), bunları İslami temeller üzerine bina eder.  Bu hürriyetlerin tamamını bizatihi usûlün içinde temellendirir.
    • Fıkhını yapmak istediği hürriyet kavramına münafi görünen bazı uygulamaları da sorgular. Mürtede verilen ceza bunların başında yer alır. Hürriyeti sadece köleliğin zıddı olarak dar manada düşünmez.
  • Hak ve adalet: Bu iki kavram birbirindenayrılmaz. Hukuk, hak sahiplerinin belirlenmesinde adil ve fıtrata uygun bir yol izlemiştir ki insanların bu yoldan ayrılmaları nefret etmeleri mümkün olmasın. Bu hususta da zorbalıkla değil, adalet ve ikna yoluyla fıtrata uygun şekilde hakkı sağlamayı uygun görmüştür.[1]

ESERLERİ

  • İbn Âşur, 94 yıllık hayatına 40 eser sığdırmıştır.
  • Onun çalışmaları üzerine pek çok tez yazılmıştır.
  • İbn Aşûr’un tefsir, hadis, fıkıh, sosyoloji, tarih ve toplumların hafızası olan edebiyat alanlarında eserler verdiğini görüyoruz.
  • Modern zamanların en önemli tefsirlerinden biri kabul edilen ve et-Tahrîrve’t-Tenvîr ismiyle meşhur olan Tahrîru’lma’nessedîd ve TenvîrulAklil-CedidminTefsiril- Kitabil- Mecîd/ Sağlam Manaların Ortaya Konulması, Yeni Aklın Aydınlatılması, Yüce Kitabın Tefsiri
    • Bu tefsir, dil felsefesi bakımından çok önemli bir kaynak olmakla birlikte makâsıdü’l-Kur’ân’ı, yani makâsıdı ve usûl-iKur’an tefsirinde bir yöntem olarak kullanan nadir tefsirlerden birdir.
    • Elmalı Hamdi Yazır’ın tefsiri et-Tahrîrve’t-Tenvîr tadında bir tefsirdir. Birbirlerine bazı açılardan benzemektedirler.
  • Makâsıdü’ş-Şerî’âti’l-İslâmiyye
    • En önemli eserlerinden biridir.
    • Bu eser,İslam Hukuk Felsefesi olarak Mehmet Erdoğan tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir.
  • Eleyse SubhubiGârib
    • Eserinin eğitimle ilgili bölümünde; öğrenilen ilimlerin akıp giden hayatta bir karşılığı olması gerektiğini savunmaktadır. Bu sebeple ulûm-u İslamiyenin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söyler.
  • Usûlün-Nizâmi’l-İctimâifî’l-İslâm
    • Eserini İslam’da Sosyal Bilimlerin Yöntemi şeklinde tercüme edebiliriz.
    • İslam düşünce geleneklerini modern düşünce ve sosyal sistemlerle birleştirme gayreti olarak görülebilir. Toplum hayatının hukuki ve siyasi olmak üzere iki veçhesine dikkat çekmektedir.
    • Toplumun tevhid ve adalet üzerine bina edilmesi gerektiğini belirtir.
    • İslam’ın inanç konuları ve fıkhi meselelerin üstünde daha aşkın bir yönünün olduğunu göstermek için sivil hayat ve din arasındaki ilişkiyi ortaya koymayıamaçlamıştır.
  • Hâşiyetü’t-Tavzîhve’t-TashîhliMüşkilâtiKitâbî’t-Tenkîhalâ Şerh-i TenkîhiFusûlfi’l-UsûlliŞihâbiddîn el-Karâfî
    • Karâfî’nin kitabını şerh ettiği eseridir.
  • Keşfu’l-Muğattafi’lMe’ânive’l-EnfâzVakfi’atifi’l-Muvattâ
    • İmam Malik’in Muvatta’ına yazdığı şerhtir. Muvatta’da geçen rivayetlerle ilgili görüşlerine ve İmam Malik’in fıkhi yöntemine yer vermiştir.
  • En-Nazarü’l-Fasîh inde Madâ’ikıl-Enzârifi’l-Câmi’is-Sahîh
    • Buhârî’ninSahih’inde sorunlu gördüğü rivayetleri değerlendirdiği kitaptır.
    • Buharî ile Muvatta’ı mukayese etmiş, böylece iyi bir hadis müktesabatına da sahip olduğunu göstermiştir.
  • Kıssatu’l-Mevlîdve’l-Meb’âsve’r-Risâlet
    • Hz. Peygamberin hayatını anlatan küçük bir risale özelliği taşır. Başlangıcında Hz. Peygamber’in doğum yıl dönümünün kutlanmasından bahseder ve çok sınırlı da olsa kendi yorumlarına yer verir.[2]
  • Yazarın Tahkikat ve enzârfi’l-Kur’ânve’s-Sünne; Divânu’n-Nabiga ez-ZübyânîUsûlü’l-inşâ’ ve’l-hitâbe, Nakdünİlmiyyün li-Kitâbi’l-İslam ve ulü’l-hüküm; ŞerhuKasîdeti’l-A’şâ el-Ekber; Mûcezü’l-belâga; el-Vakf ve âsâruhûfi’l-İslam; Şerhu’l-mukaddime fi’l-edebiyye li-şerhi’l-imâm el-Merzûki ‘alâdîvâni’l-Hamâse li-EbîTemmâm; Kıssatü’l-mevlidisimli eserlerinin yanı sıra henüz yayınlanmamış birçok eseri vardır.[3]
 

[1]        Tahir b. Âşûr, İslam Hukuk Felsefesi,Çev.Vejdi Akyüz ve Mehmet Erdoğan, Rağbet Yay. İstanbul:1999

[2]        Halil İbrahim Doğan, Muhammed et-Tâhir b. Âşûr (1879-1973) ve Hadis İlindeki Yeri, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2015, s. 51.

[3]        Ahmet Coşkun, “Tâhir b. Aşûr”,DİA, TDV Yayınları, İstanbul 1999, XIX. 332-335.