Eleştirel Düşünce Mahiyet, İşlev ve Yöntem
Hadi Adanalı


İDE AKADEMİ 2020-2021 | DERS NOTLARI | 15 Mart 2021

Eleştirel Düşünme

  • Eleştirel düşünme eğitimde, sosyal bilimlerde, felsefede kullanılan bir kavram olarak geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkmaya başlamıştır.
  • Bunun temelinde Amerikan eğitim felsefesi vardır ve bu düşünme şekli pragmatik eğitim felsefesinin bir bakıma tezahürü haline gelmiştir.
  • Charles Sanders Peirce, William James ve özellikle John Dewey eleştirel düşünme bağlamında karşımıza çıkmaktadır.

John Dewey

  • John Dewey1924 yılında Türkiye'ye gelmiş, Türk eğitim sistemini araştırarak onun hakkında bir dizi önerilerde bulunmuştur.
  • Dewey, büyük oranda sosyal ve entelektüel sorunlara bir problem çözme tekniği içerisinde yaklaşmamız gerektiği, fen bilimlerinde problemler nasıl çözülüyorsa, sosyal bilimlerde de benzer bir sorun çözme yönteminin geliştirilmesi gerektiğini söylemektedir.
  • 1960’lı yıllardan itibaren bu konu dünyada ciddi bir şekilde araştırılmaya başlanmıştır. Kaliforniya eyaleti bu noktada biraz ön plana çıkmıştır.
  • Eleştirel düşünmeyle ilgili üniversitelerde dersler verilmeye başlanmıştır. Bunların bir kısmı felsefe, bir kısmı eğitim bilimleri, psikoloji, bir kısmı düşünme üzerine yoğunlaşan departmanlar idi.
  • Eleştirel düşünme sadece ders olarak koyulmamış, üzerine çok ciddi araştırmalar da yapılmıştır. Bu konu üzerinde çalışan uzmanlar eleştirel düşünme unsurlarının tanımları hususunda yaklaşık on üç, on dört farklı tanımından bahsetmektedirler.
  • Ne tür bir eleştirel düşünme anlayışına yakın durduğunuz, eleştirel düşünmeden neyi anladığınız, arka plandaki düşünme ve düşünce ile ilgili olarak genel kanaatleriniz eleştirel düşünme yaklaşımınızı etkileyen unsurlardandır.
  • Ama bunların hemen hemen hepsinde ortak bir unsur olarak karşımıza mantık çıkar.
  • Postmodernistlerin mantık merkezli diye eleştirdikleri yaklaşım eleştirel düşünmenin merkezî bir kavramıdır.
  • Eleştirel düşünce argüman, argümantasyon, delil, delillendirme, reddetme gibi bir dizi mantığın olmazsa olmaz kavramlarını içeren bir yaklaşımdır. Tüm alanlar açısından da önemli olduğu için üniversitelerde zorunlu ders olarak okutulmaktadır.

Antik Yunan’da Eleştirel Düşünme

  • Her ne kadar çağdaş bir kavram olarak karşımıza çıksa bile insanlar ilk defa eleştirel düşünüyorlar denilemez.
  • Eleştirel düşünme insanlık tarihi kadar eskidir ve bunun ilk sistematik örnekleri Antik Yunan'dadır.
  • Pre-Sokratlar daha çok doğa felsefesi üzerinde durmuşlar ama Sofistler çoğunlukla insanı ve toplumu merkeze alarak toplum üzerinden bir varlık anlayışı geliştirmeye çalışmışlardır.
  • Bununla beraber hitabet insana, insanın doğasına, insanın duygularına, insanın aklı ve duyguları arasındaki ilişki gibi bir dizi problemi beraberinde getirmiştir. Bu nedenle hitabetin ön plana çıkması Sofistler'in öncülüğünde gerçekleşmiştir.
  • Hitabet ve retorik Yunan toplumunda iki açıdan fonksiyoneldi: Birincisi siyaset.Bizde şuanda hitabetin siyasette klasik dönemdeki kadar etkili olduğunu söylemek çok mümkün görünmemektedir.
  • Kadim dönemde ve Yunan’da insanları ikna etmek söz konusuydu. İnsanları ikna ederken onların akıllarına ama büyük oranda duygularınahitap etmek, kalplerini ikna etmek gerekiyordu.
  • Bu nedenle insanın doğası, düşüncesi, duygularının nasıl olduğu, nasıl yönlendirildiği, nasıl manipüle edildiği vs. bir dizi konu hitabetle birlikte karşımıza çıkmaktadır.
  • Hitabetin ikinci önemli unsuru demokrasi ile irtibatlandırabileceğimiz fakat hukukun demokratik bir formu olarak karşımıza çıkan mahkemeler ve mahkemelerde insanların iddialarını ortaya koyması, karşı iddiaları eleştirmesi ve değerlendirmesidir.
  • Dolayısıyla eleştirel düşünme Yunan toplumunda birincisi siyaset ikincisi hukuk olarak ortaya çıkıyor. Bu iki alan argüman, argümantasyon ve eleştirel düşünmenin gelişmesinde oldukça önemli bir işlev görür.

Eflatun

  • Daha sonra Eflatun’un diyaloglarında eleştirel düşünmenin güzel örneklerini görürüz. Devlet adlı eserde birinci kitapta adaletin ne olduğu genel bir sorun olarak ele alınır.
  • İkinci kitapta adaletin tanımını yapar, üçüncü, dördüncü kitaplardan itibaren adaletin siyasi anlamda nasıl anlaşılması, uygulanması gerektiği üzerine bir dizi diyalog bağlamında argümantatif bir yapıda bir tez ile karşı karşıya kalırız.
  • İlginç olan kitabın onuncu bölümünde Eflatun Sofistleri doğrudan dışarı çıkartmak istemez çünkü Sofistlerin biraz felsefi yönü de vardır. Ama şairleri bir bakıma dışlar Devlet’inden, çünkü şairler duyguları ön plana çıkarmaktadırlar.
  • Eflatun‘a göre önemli olan aklın hâkimiyeti ve hakemliğidir. Duygular da büyük oranda aklın denetimine tabi olması gereken bir yönüdür. İşte hem bedeni ve ruhi arzularımız, isteklerimiz hem de duygularımız bu anlamda aklın hakemliğine ve hâkimliğine tabi olmak durumundadır.
  • Eflatun diyalektik yöntemi kullanır. Diyalektik yöntem karşılıklı konuşma ve karşılıklı tartışmadır.
  • Sokrates Diyaloglar‘da sürekli olarak soru sorar, cevaplar, cevap üzerine yine soru sorar, cevabı eleştirir veya cevabı anlamaya çalışır. Dolayısıyla düşünme diyalog üzerinden gerçekleşir. Dolayısıyla Eflatun diyalektik’i felsefi yöntem olarak kullanır.
  • Eflatun sonrası öğrencisi Aristoteles ile eleştirel düşünme daha sistematik bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Aristoteles

  • Aristoteles’te diyalektik yöntem hala varlığını korur, felsefi bir sanat olarak karşımıza çıkar. Aristoteles diyalektik yöntemi Topika adlı çalışmasında işler.
  • Topika, konular demektir, Arapçaya daha sonra cedel olarak çevrilmiştir ve hem Aristoteles’in kitapları hem de daha sonra Müslüman düşünürlerin kitaplarının başlarında cedel terimi önplana çıkmıştır.
  • Özellikle felsefî bağlamda ama sadece felsefî değil kelâmî, hukukî bağlamda cedel İslam düşüncesinin önemli yöntemlerden bir tanesi olarak karşımıza çıkar.
  • Topika bir bakıma cedel yönteminin, diyalektik yöntemin mantıksal açılımını verir. Türkçeye tercüme edilmiştir.
  • Topikamodern argümantasyon çalışmalarına da hala kaynaklık eden eserlerden biridir.
  • Aristoteles'in üzerinde durduğu ikinci yöntem mantıksal, yani tümdengelim yöntemidir.
  • Bu yöntem bir bakıma bugün daha çok matematikte karşımıza çıkar. Buna demonstratif yöntem veya burhanî yöntem denilmektedir.
  • Bu yöntemin özünü öncüller ve netice oluşturur, yapısını tümdengelimci argüman oluşturur. Yani en az iki öncülle başlanır, bir neticeye varılır.
  • Öncüllerden en az bir tanesi tümeldir ve tümelden tikele doğru ama her zaman tikele doğru değil, bazen tümele doğru bir çıkarım da bulunulur.
  • Aristoteles’in Mantık Hataları olarak Türkçeye tercüme edebileceğimiz Sofistik Deliller kitabı, düşünürken yapılan hataları konu edinmektedir. Bu da Aristoteles’in argümantasyon çalışmalarında önemli olan üçüncü alan olarak karşımıza çıkmaktadır.
  • Aristoteles’in ele aldığı beş sanattan diğer ikisinden biri hitap, bir diğeri de şiirdir. Bu iki alanda da aslında argümanın önemi vardır.
  • Zaten Aristoteles hemen hemen her şeye mantıksal bir çerçevede bakmayı sevdiği için, şiiri bile bu açıdan ele almaya çalışmıştır.
  • Tümdengelimci argümanların öncülleri bağlamında, öncüller eğer doğru ise netice de doğru ise ve çıkarım da geçerli ise biz buna demonstratif argüman yani burhani argüman diyoruz.
  • Öncüllerin doğruluğunu nereden bileceğiz? Orada da iki önemli husus karşımıza çıkıyor: Bir tanesi öncülleri bazen tecrübeye dayalı olarak kabul edebiliriz mesela ‘‘bugün Pazartesi'dir’’ dediğimizde bu bir öncül bunun gerçekten doğru olup olmadığını dünün hangi gün veya yarın hangi gün olduğuna bakarak belirleyebiliriz, bu tecrübi bir argüman olur.
  • Ama tüm öncüller tecrübeye dayamak zorunda değildir, bazı öncüller kendinden delildir yani doğrulukları kendinden bilinen öncüllerdir. Aristoteles bunları ilk öncüller veya ilk ilkeler olarak adlandırır.
  • Mesela ‘‘Varlık vardır’’ bir öncüldür,‘‘varlık vardır’’ı bir öncül olarak kabul etmediğimizde ona temellendirmeye çalışırsak neye dayanmamız gerekiyor?
  • Yine varlık kavramına dayanmamız gerekiyor. Ama varlıktan daha genel bir kavram yok ki varlığı kavramı üzerine temellendirelim. Yani ‘‘varlık vardır’’ aslında bizzat temellendirmeye ihtiyaç hissetmediğimiz kadar açık bir önermedir.
  • Bir şeyi temellendirmek demek bu temelden daha doğru bir temel aramak, daha geçerli, daha sağlam bir temel aramak demektir. Bu çelişmezlik ilkesi zaten tüm diğer önermeleri temellendiren bir ilke olduğu için onları temellendirmeniz imkânsızdır.
  • Bu tür önermeler Aristotelesçi bağlamda ilk ilkelerdir ve doğrulukları akılla bilinen ilkelerdir dolayısıyla argümanlarda bunları kullanırken büyük oranda mantığın rasyonel yönü üzerinde ilerlemiş oluruz.

Orta Çağ’da Eleştirel Düşünme

  • Orta çağlarda ilk ilkeler geniş bir şekilde karşılık bulmuş, eleştirel düşünmeye katkıda bulunmuştur.
  • Reddiye kavramı çok önemlidir. Reddiyeler pek çok kitabın başlığında yer alır. Daha felsefi anlamda Tehafüt, Gazali ‘nin literatüre kazandırması neticesinde önemli bir gelenek başlatmıştır.
  • Gazali‘nin yazdığı Tehafütü’l-Felasife felsefenin tutarsızlığı olarak tercüme ediliyor ancak bir bakıma çöküşü de denilebilir.
  • İbnRüşd bir karşı reddiye yazmış, Tehafütü Tehafüti’l-Felasife yani Felsefenin çöküşünün çöküşü diye tercüme edilebilir.
  • Hocazade'nin Haşiye ala’t-Tehafüt adında tehafütleri karşılaştıran bir çalışması vardır. Karabaği’ninde Tehafüt adlı bireseri vardır.
  • Dolayısıyla, bakabileceğimiz kavramlardan bir tanesi eleştirel düşünmenin orta çağlardaki İslam düşüncesindeki karşılığı bağlamında tehafütlerdir.
  • Orta çağlara gittiğimizde eleştirel düşünmeye karşılık gelebilecek birçok kavram ve alanla karşılaşıyoruz. Bunlardan bir tanesi âdâbü’l-bahsve’l-münazaradır.
  • Âdâb ve âdâbü’l-bahs’ın büyük oranda bugün bizim informel mantık dediğimiz, yani şekilsel olmayan mantık dediğimiz alana karşılık geldiğini söyleyebiliriz.
  • Osmanlı medreselerinde de bu alanda eserler yazılmıştır. Gelenbevi'nin, Saçaklızade'nin, Taşköprülüzade'nin, diğer Osmanlı mantıkçıların hepsinin olmasa bile bu alanda çalışmalarının olduğunu söylenebilir.
  • Bunlar mantık eserlerinden biraz daha farklı eserlerdir. Daha çok argümanların kendileri değişik açılardan ele alınıp incelenip, eleştirilirler.
  • Bahs Arapçada araştırma, âdâb da usul ve edep anlamına gelmektedir. Edep aslında çok geniş ve zengin bir kavram ama bizim bağlanmamızda daha çok yönteme karşılık olarak alabileceğimiz bir terimdir.
  • Osmanlı medreselerinde Kadızadeliler hareketinde bu konuda çokça makaleler yazıldı, kitaplar çıktı.
  • Medreselerde matematik okutulmalı, okutmamalı mı tartışması başlıyor. Matematiği dışladıktan sonra çok da fazla bir şey kalmamıştır.
  • Matematik bize doğruluğun hariciliğini, doğruluğun bağımsızlığını, doğruluğun bir bakıma insanüstülüğünü gösterir. Mesela Russell’da matematik hakikatle bağı kurmamızdaki en önemli kaynaklardan bir tanesi olarak karşımıza çıkmıştır ve siz matematiği gereksiz bir alan olarak ortaya koyarsanız ve bunda da kelami bir perspektif geliştirirseniz, daha sonraki dönemlerde çok zorlanırsınız.
  • Mesele sadece felsefe-kelam bağlamında değildir. Aynı zamanda tartışmanın büyük bir bölümü kelam-tasavvuf arasındaki tartışmadır.
  • Osmanlı'nın yüksek eğitimini anlamamızda eleştirel düşünme bağlamında önemli tartışmalardan bir tanesi de Kâtip Çelebi’nin Mizanında geçmektedir.
  • Osmanlı’da Taşköprülüzade’nin kendi döneminde âdâb-ı Sedat ve Miyar-ı Sedat adlı iki eseri vardır.
  • Âdâbı Sedat’a baktığımızda aslında medreselerde eleştirel düşünmenin hiç konu olmadığını söylemek yanlış olur.

Modern Dönemde Eleştirel Düşünme

  • Eleştirel düşünme yeni karşılaştığımız bir kavram dolmasa da bu kavramın modern düşüncede ele alınmasında birtakım yenilikler vardır. Bunlardan bir tanesi informel mantıktır.
  • Aristoteles'ten beri gelen, özellikle kıyas bağlamında işlediğimiz mantığın kalıplarının dar geldiğini herkes görmektedir.
  • Aristoteles mantığındaki kıyas anlayışı neden insan zihninin daralmasına yol açtı? Çünkü her şeyi kıyas gibi görmeye alışırsınız, Orta çağ mantığının Kant’a bile sirayet eden yaklaşımıdır bu.
  • Kant, mantığı Aristoteles mantığı olarak görür ve artık eklenecek bir yönü kalmamıştır der, bu yaklaşıma göre mantığı artık geliştiremezsiniz.
  • Kant bütün düşünce sisteminde Aristoteles mantığına dayandırmamıştır ama formel mantığın Aristoteles kıyasıyla bir bakıma özdeşleştiğini söylemiştir.
  • Russell Felsefenin Özü Olarak Mantık adlı makalesinde mantığın günümüzde nasıl ele alındığını işler. Üzerinde durduğu en önemli kavramlardan bir tanesi şekil kavramıdır. Formel ve informel kavramları bu bağlamda önemlidir.
  • Şekil kavramı Russell’e göre mantığın en önemli yönüdür. Mantık büyük oranda şekil üzerinden geliştirmiştir dolayısıyla biz mantıksal düşünme derken aslında şekilsel düşünmeden bahsediyoruz.
  • İnformel mantığı kabul etmekle birlikte aslında günlük tartışmalarımızın büyük bir kısmının bu anlamda şekilsel olmaktan öte bir içeriğinin olduğunu ileri sürer.
  • Yani aslında siyasi, hukuki, edebi, ahlaki konularda konuşurken şekilleri kullanıyoruz, mantık formlarına, kalıplarına müracaat ediyoruz ama en az o kadar içerik de önemlidir.
  • Mesela adaleti tanımlamak şeklî olarak pek de kolay değildir. Dolayısıyla informel mantık büyük oranda semantik incelemelerimizle ilgili bir hadisedir.
  • Dil, dilin kullanımı, önermeler arası ilişkiler, önermelerin anlamı, dille gerçeklik arasındaki ilişkileri gibi bir dizi dil felsefesinin ve mantık felsefesinin konusu devreye girmektedir.
  • Mesele sadece şekillerden ve şekilsel düşünmeden ibaret değildir aynı zamanda içerik, konunun kendisi de önemlidir.
  • Eleştirel düşünme derken aslında tüm disiplinlerdeki düşünme ile ilgili konuların bir bakıma sistematik bir şekilde incelenip incelenmeyeceğine dair bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz.
  • Burada da eleştirel düşünmenin disiplinler arası bir üst düşünme kapasitesinden, eleştirel düşünme yetisinden bahsedebilir miyiz, disiplinlerden bağımsız olarak düşünmeyi öğretebilir miyiz soruları gündeme geliyor.
  • Mesela matematikten bağımsız olarak matematiksel düşünmede kullanabileceğiniz bir yöntem öğretilebilir mi?
  • Burada da iki farklı görüşle karşı karşıya kalıyoruz ve eleştirel düşünmeyi savunanların büyük bir kesimi bunun mümkün olduğunu ve öğretilebileceğini düşünüyor.
  • Ama düşünme önemlidir diyen bazı kimseler, hayır bu sadece tek başına disiplinler üstü yapılacak bir hadise değildir. Bir disiplin içinde düşünme yetisi, kapasitesi, melekesi geliştirebilir diyorlar. Dolayısıyla o disiplinden bağımsız bir meta düşünme alanından bahsedilemez diyen kesimler vardır.
  • İkincinin daha doğru bir tavır olduğu söylenebilir. Mantık çalışabilirsiniz, eleştirel düşünme ile ilgili metinler okuyabilirsiniz ama muhakkak bir alan üzerinde bunu uygulamak istiyorsanız o alanın terminolojisini, problematiğini, genel anlama çerçevesine hâkim olmanız gerekmektedir.
  • Eleştirel düşünmenin, genel anlamda düşünmenin en çok konuşulduğu, tartışıldığı, işlendiği yer felsefedir. Felsefe büyük oranda eleştiri üzerine inşa edildiği için, felsefi yöntem eleştirel olduğu için felsefe diğer alanlara nazaran daha çok bu konuyu kendi konusu olarak görüyor. O yüzden bu konuda yazıp çizenlerin büyük bir kısmı filozof, felsefeci, mantıkçı olarak karşımıza çıkar.
  • Bu da biraz doğaldır, yani bir matematikçi tümdengelim üzerinde tümdengelimci düşünme sergilediği halde tümdengelimin temelleri nedir sorusu üzerinde pek fazla düşünmez, eğer matematik felsefesi ile ilgilenmiyorsa. Ama bir felsefeci oturup neden iki kere iki dört ediyor? Onun temelleri üzerine düşündüğü için burada düşünmenin özüyle ilgili faaliyet gerçekleştiriyor.
  • Burada eleştirel düşünmenin önemli bir yönüyle karşı karşıya kalıyoruz; düşünüyorsunuz ama düşündüğünüz üzerinde de düşünüyorsunuz. Bir sonraki aşamada o düşündüğünüz üzerindeki düşünmenizin üzerinde de düşünebiliyorsunuz. Bu yineleyen düşünmedir.

Mantık Hataları

  • Mantık hataları ayrı bir alan olarak üzerinde durulan bir konudur ve bazı kitaplarda onlarca, bazı kitaplarda yüzlere yakın mantık hatalarından bahsedilmektedir.
  • Mesela formel mantık hatalarından bahsederken iki temel hata türü karşımıza çıkıyor bunlardan bir tanesi şekilsel hatadır.
  • Mantık kitapları da çok tekrarlanan bir örnektir: Yağmur yağsa sokaklar ıslanır. Yağmur yağdı; o halde sokaklar ıslandı.
  • Şartlı önerme Aristoteles'in kıyas mantığından biraz daha farklı bir mantık formudur. Burada bir şey olursa, diğer bir şey olur diyoruz. O şey olduğunu söylüyor sonra ise diğer şey de olmuş olması gerektiğini veya olduğunu ifade ediyoruz veya bunun olması gerektiğine yönelik inancımızı ortaya koyuyoruz.
  • ‘‘Yağmur yağsa sokakları ıslanır. Sokaklar ıslak. O halde yağmur yağdı’’ dediğimizde Mantıksal bir çıkarımda bulunmuş oluyoruz. Ama bu çıkarımımız yanlış bir çıkarım. Çünkü ‘‘yağmur yağarsa sokaklar ıslanır’’ ifadesi ‘‘sokaklar ıslaksa yağmur yağmıştır’’ ifadesinden farklı bir ifadedir.
  • Her ikisi şartlı olmakla birlikte ikincisi sonuçtan hareket ederek öncülünü temellendiriyor. Hâlbuki biz sokakların ıslanma şeklinden bir tanesinin yağmur olduğunu ve yağmur yağdığında sokakların ıslanmamasının imkânsız olduğunu söylüyoruz.
  • Tersinden alalım bu argümanı. Yağmur yağsa sokaklar ıslanır. Yağmur yağmadı; o halde sokaklar ıslanmadı. Bu da öncülün değillenmesi hatası olarak karşımıza çıkar.
  • Şartlı önerme bize sadece eğer yağmur yağdıysa muhakkak sokakların ıslanmış olması gerektiğini söylüyor. Bunun dışında yağmur yağmadığında ne olacağını söylemiyor, sokaklar ıslandığında yağmurun yağıp yağmadığını da söylemiyor.
  • Bunlar üzerine düşünmeye başladığımızda şartlı önermelerden bir neticeye varıyoruz.
  • O yüzden şekil üzerinden düşünmek aslında mantık hatalarının da öyle pek çoğunun yapısal röntgenini de bize verir. Bu mantık hatalarının birinci kısmıdır.
  • İkinci kısmı da içerik hatası olarak karşımıza çıkmaktadır ve bunun da pek çok türleri vardır.
  • Mesela duygulara hitabet ettiğinizde aslında mantığı devre dışı bırakıyorsunuz ama duygulara hitap ederek bazen karşıdakini çok daha kolay ikna edebilirsiniz.
  • Bazen duygulara hitap etmek çok daha etkili olabilir eğer amacınız hakikat değil de karşıdakini ikna etmek ise.
  • O zaman duygulara hitap etmeniz rasyonel olandır. Yani bir çocuğu şartlı mantığın şekilleri üzerinden ikna etmeye çalışsanız hem anlamayacaktır hem de amacınıza ulaşamayacaksınızdır.
  • Bu hatalar ayrı bir eleştirel düşünmenin alanı olarak karşımıza çıkar ve çok geniş bir literatür oluşturmaktadır.

Dilbilimi

  • Eleştirel düşünme bağlamında karşımıza çıkan diğer önemli bir alan dilbilimidir.
  • Bir önermede hangi neticelere zorunlu olarak varmamız gerektiği şeklindeki konuları dilbilimi çalışır.
  • Tümeller ifadesini alalım. Tümeller, tümel önermeler mantıkta önemlidir, kıyasın yapılabilmesi için bunlara ihtiyaç vardır. Ama günlük dilde kullandığımız tüm tümel ifadeler bu anlamda kapsayıcı değildir.
  • Mesela “bütün insanlar ölümlüdür” deyince onun istisnası yoktur. Ama “tüm tavuklar yumurtlar” dediğinizde bu da bir tümeldir. Yani bütün insanlar ölümlüdür kadar doğru diyemeyiz, çünkü bazı tavuklar yumurtlamayabilir.
  • Ama bu ifade günlük dilde bir sorun çıkarmadan kullanılıyor ve buna benzer sonsuz sayıda tümel ifadeyi biz argümanlarımızda kullanıyoruz.
  • Bir genellemenin ne zaman mantıksal anlamda şümullü, tüm öğelerini, unsurlarını içine alan bir tümel genelleme, ne zaman birkaç tikellerden hareketle yapılmış, yanlış bir genelleme olduğunu dilbilimi bize aktarır.

Videolar