Dönem Ödevleri 2020-2021

İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin ‘el-Varakât fî usul-i fıkh’ kitabı üzerine bir inceleme
Nurullah Gökçen

 

İDE AKADEMİ | DÖNEM ÖDEVİ 2020-2021

Küçük Bir Metin, Büyük Bir Kitap: ‘el-Varakât’

İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî lakabı ile meşhur olmuş, bilinen asıl ismiyle Ebü’l-Meâli

Rüknüddin Abdulmelik b. Abdillâh b. Yusuf el- Cüveynî et-Tâî en-Nîsâbûrî (ö.478/1085), hicri 5. yüzyılın en önemli âlimlerinden biri olarak kabul edilir. Kendisi Eş’arî kelamcısı olmakla birlikte, özellikle usûl-i fıkıhta mütekellimin metodunun öncülerinden sayılır. İmam Gazzâli’nin bilinen en meşhur hocası olan Cüveynî, yaklaşık otuz yıl Nizâ-

miyye  Medreseleri’nde baş müderrislik yapmıştır. Her ne kadar Cüveynî, ‘ el-Burhan’ isimli fıkıh usulü kitabıyla meşhur olmuşsa da, biz bu çalışmamızda yine kendisi tarafından kaleme alınmış hacmi daha küçük, fakat üzerine birçok şerh ve haşiye yazılması sebebiyle farklı bir öneme sahip olan ‘el-Varakât fî usuli’l fıkh’ kitabını ele alacağız. Kitabın içeriğine değinmekle birlikte, özellikle Cüveynî’nin bu kitapta farklılık arz eden bazı tanımlamalarına ve ifadelerine dikkat çekmeye çalışacağız.

Yapraklar, sâhifeler anlamına gelen Varakât, isminden de anlaşılacağı üzere içerik olarak açık ve anlaşılır bil dile sahip olmakla birlikte, hemen hemen usulün bütün konularını da özlü bir anlatım ile ele almıştır. Eser bir metin çalışması olarak literatürde yerini almıştır. Kitabın girişinde Cüveynî’nin Varakât vurgusu,  bu kitabın usûl-i fıkha yeni başlayan ve bildiğini pekiştirmek isteyen ilim talebeleri için yazılmış olabileceği vurgusunu, kitaba şerh ve hâşiye yazanlar tarafından dile getirilmektedir. Dolayısıyla kitap, usul ilmine yeni başlayacak ilim talebeleri ve bildiğini pekiştirmek isteyenler için kaleme alınmış metin tarzı bir çalışma hüviyetine sahip. Bu özelliğinden dolayı yüzyıllarca medreselerde okutulur olmuş, özellikle de metin kısmı genelde manzum olarak ezberletilmiştir.

İçerik Olarak  ‘el-Varakât’

Kısa ve özlü bir anlatıma sahip olan kitapta, içerik tasnifi de bir o kadar açık ve anlaşılır bir üslup ile yapılmış. Cüveynî kitabın girişinde usul ve fıkhın manasını ayrı ayrı verdikten sonra usul-i fıkhın da tanımını yapıyor. Ardından hükmün hitap şekillerini, özellikle fıkıh, ilim, zan ve şek kavramlarını açıklayıp, bu kavramların mukayesesini yapıyor. Bu mukayeseden sonra usul-i fıkhın konularını; kelamın kısımları, emir ve nehiy, âm ve hâs, mücmel ve mübeyyen, zâhir, fiiller, nâsih ve mensûh, icmâ, haberler, kıyas, hazr (haram) ve ibâha, delillerin tertibi, müftü ve müsteftide bulunması gereken vasıflar ve içtihadın gereklilikleri şeklinde ele alır. Tabi Cüveynî bu tasnifinde, diğer bazı usulcülerden farklı olarak konu tasnifinde bazı üst başlıkları, belli konuların altında işlemiştir. Mesela sünnetin konusu olan fiili ve takriri meselesine efâl kısmında, kavlî hususuna da ahbâr kısmında değinmiştir. Yine usulün önemli delillerinden olan kavl-i sahabe hususuna icmâda, ıstıshab hususuna da hazr ve ibaha kısmında değinmiştir. Yapılan bu tasniften anlaşılacağı üzere, Cüveynî kitabın tasnifinde de kendine has bir yöntem takip etmiş ve yine bununla kitabın daha rahat anlaşılır bir özelliğe sahip olmasını arzu etmiş olabilir.

 

Varakât metninin, kitaplarda az da olsa farklılıklar içerdiğini müşahede etmekteyiz. Bunun sebebini açıklayan şârihler, bu farklılıkları daha çok, öğrencilerin kitabı hocadan dinlerken yazma işini de yapmaları ve bu yazma esnasında farklı ya da eksik anlama gibi sonuçları doğurmasına te’vil ederler. Bir kısım şârihler de bu farklılıkların müstensihlerden kaynaklandığını, kitabı ücretli ya da ücretsiz istinsah eden (çoğaltan) kişilerden kaynaklandığını ifade etmişlerdir. Tabi bu bahsettiğimiz farklılıklar kitabın genel muhtevasını etkilemeyecek kadar küçük ayrıntılardır.

Kitabın içeriğinde en çok dikkat çeken hususlardan bir tanesi; Cüveynî’nin kavramları tarifindeki üslubudur. Cüveynî bazı kavramların tarifini literatürde lâzımi tarif denen üslüp ile yapıyor. Lazımi tariften kasıt; kavramı tanıtmaktan çok,  sonucunda hâsıl olan durumu ifade ediyor. Mesela literatürde ‘şâriin mükelleften yapmasını kesin ve bağlayıcı biçimde istediği fiil’ olarak tanımlanan vâcib kavramını, Cüveynî ‘‘yapılmasında sevap, terkinde ise îkab gerektiren fiil’’ olarak tanımlıyor. Yani burada vacibin tanımını yapmaktan ziyade, yerine getirilmesinde ve terk edilmesinde karşılaşılacak sonucu ifade ediyor.

     Varakât kitabının en çok dikkat çeken detayı hiç şüphesiz Cüveynî’nin burada yaptığı fıkıh tanımıdır. Literatürde yaygın tanım olarak  ‘‘dinin şer’i-ameli hükümlerini tafsili delillerinden bilme’’  olarak ifade edilen fıkhı, Cüveynî bu tanımdan çok farklı olarak Varakât’ta ‘‘şer’i hükümleri ictihad delili ile bilmek’’ şeklinde tanımlamıştır. Fukahâya göre fıkıh kitabının içindeki her mesele fıkhın konusudur yaklaşımına karşılık, yukarıdaki tanımdan anlaşılacağı üzere Cüveynî nass ile kat’i olarak belirlenmiş bir ameli, fıkıh olarak tanımlamıyor. Mesela nass ile belirlenmiş abdestin farz olması fıkhın konusu değil, ama abdestte niyetin vacip olarak belirlenmesi fıkhın konusudur. Yine zekâtın vucubiyyeti fıkhın konusu değil, buluğ çağına erişmemiş çocuğun nisap miktarına ulaşmış malının konusu fıkhın konusudur.

Cüveynî’nin fıkıh ile ilgili yaptığı bu tarifte dikkat çeken hususlardan bir tanesi de, fıkıh için yapılan tariflerin hemen hemen hepsinde bulunan ‘‘ameli’’ kelimesini barındırmamasıdır. Burada akla ‘‘ameli olamayan, itikadi konular da mı fıkhın konusu oluyor?’’ gibi bir soru gelse de, Cüveynî’nin özellikle yaptığı içtihad vurgusu, nass ile belirlenmiş ve katîyyattan olan itikadi hükümleri bu tanımın dışında tutmuş oluyor.  

Cüveynî, Varakât’ta ilmin tanımını yaparken Bakıllani’den alıntı yaparak ilmi, ‘‘bir şeyi vakıaya uygun bir şekilde bilmek’’ olarak tanımlarken, ‘bilmek’ fiilini ‘‘mârifet’’ kavramıyla ifade ediyor. Cehaletin tanımını ‘‘bir şeyi vakıada ki durumunun hilafına göre tasavvur etmek’’ şeklinde yaparken Cüveynî, ilginçtir ki ilim için ‘‘bilme’’ durumunu ‘‘mârifet’’ ile ifade ederken, cehaletin tanımında ki ‘‘bilmeme’’ durumunu ‘‘tasavvur’’ kavramı ile ifade ediyor.

Cüveynî’nin bu kitapta diğer usulcülerden infirad ettiği hususlardan bir tanesi de; kelâmın kısımlarında yaptığı tasniftir. Kelâmın isim-isim ve isim-fiilden oluştuğunu ifade etmekle birlikte, isim-harf ve fiil-harf ile de meydana gelebileceğini savunmuştur. Mesela ‘‘Ya Zeyd’’ nidasının da kelam olduğunu savunmuştur. Her ne kadar bu tasnifi nahivcilerin önemli bir kısmına göre doğru olsa da, usulcüler Cüveynî’nin bu tasnifine katılmamışlardır.

Varakât kitabının dikkat çeken ifadelerinden bir tanesi de  küfür ehlinin, şeriatın für’undan da sorumlu oldukları görüşüdür. Cüveynî iman etmeyenlerin de bu hususlardan sorumlu olduklarını ve bunlardan da hesaba çekileceklerini ifade etmiştir. Cüveynî,  Müddessir suresinin 42 ve 43. ayetlerinde geçen ‘‘Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? Onlar şöyle cevap verdiler: Biz namaz kılanlardan değildik’’ ifadelerini yukarıda ifade ettiğimiz görüşüne delil olarak getirir.

Bir başka dikkat çeken tanımda Cüveynî, ‘‘emir’’ hitabının tarifini yaparken, vacip olarak emredilen hususun zıddının nehye delalet etmeyeceğini, bir karîne sonucu emrin zıddının, nehyine delalet edebileceğini ifade etmiştir. Her ne kadar Gazalî’ de bu görüşte olsa da, Kadı Abdulcabbar, Bakıllani, Ebu’l Huseyn el-Basrî, Eş’ari, Razi ve Âmidî gibi önemli âlimler bunun aksi olarak, emrin zıddının nehyine delalet edeceğini ifade etmişlerdir.

CüveynÎ’ye göre emrin hitabında vucubiyyet için tekrar zorunluluğu yoktur. O’na göre emir tekrarı yapılmış ise emredilen hususun bir defalığına değil, birden fazla ya da sürekli olduğuna işaret edilmiştir.

     Varakât’ta sünnetin, Kur’an’ı tahsis edebileceğini ifade eden Cüvenî, yine bu kitapta Allah’ın ve peygamberinin sözünün de kıyas ile tahsis edilebileceğini belirtmiştir. Çünkü Cüveynî’ye göre kıyas meşruluğunu yine herhangi bir nass ile elde etmektedir.

Beyanın tanımını ‘‘bir şeyi kapalılıktan açıklığa çıkarmak’’ şeklinde yaparken Cüveynî, ‘‘kapalılık’’ kavramını Arapça’da anlaşılamayan-paradoks-sorun kelimelerinin karşılığı olan ‘el-işkâl’ kavramı ile ifade ediyor. Bu ifadeden, Cüveynî’ye göre kapalılık arz eden hususların aynı zamanda sorun ve ya paradoks olarak nitelenebiliyor çıkarımını yapmak mümkün olabilir. Bunun yanında ‘‘açıklık’’ kavramını arapçada ‘‘tecellî’’ kelimesi ile de ifade ederken açıklığa kavuşturulmuş hususun; ayan olma, hiçbir şekilde bir kapalılığı bulunmama maksadı ile ifade edebileceğini düşünmek mümkün olabilir.

Varakât metninin birçok yerinde Hz. Peygamber’den bahsederken ‘‘şeriâtın sahibi’’ nitelemesinin kullanılması dikkate değer bir detay olarak karşımıza çıkıyor.

Cüveynî, Varakât metninde âhâd haberin delalet değerini işlerken, İmam Şafii’nin yaklaşımına yakın bir tanımlama yapar.

İctihadın tanımını ‘‘bir gayeye ulaşmak için gösterilen çabanın hepsi’’ şeklinde yapan Cüveynî’nin gaye vurgusu çok önemli bir ayrıntı olarak okunmalıdır. Çünkü Cüveynî, içtihadı gayesi olan bir çaba olarak nitelendirirken, gayesiz yapılan çıkarımların da içtihadın kapsamına girmediğini ifade etmektedir.

Varakât metni üzere yazılmış önemli bazı şerh ve hâşiyeler

Cüveynî, Şafii olmasına rağmen Varakât’a Şafiilerin dışında Maliki, Hanefi ve Hanbeli birçok âlimin şerh, haşiye ve tâlik yazması, eseri önemli kılan özelliklerden kabul edilir. Özellikle özlü anlatımı, esere sadece Şafiilerin ya da mütekellimin usulcülerin değil; Hanefilerin ve fukaha usulcülerin de ilgi göstermesine sebep olmuş. Cüveynî’ nin ictihad vurgusu ve fıkhı içtihad ile özdeşleştirmesi, maslahat vurgusunu çokça yapan Malikilerin de bu esere büyük bir ilgi göstermesine sebep olmuş. Özellikle Mağrib bölgesi olarak bilinen Kuzey Afrika ülkelerindeki bir çok Maliki usulcü, Cüveynî’nin bu üslubundan oldukça etkilenmiş olacaklar ki; kendi ilmi tedrisatlarında el-Varakât’ı sıklıkla işlemişlerdir.

    İslami ilimler literatüründe şerh-haşiye geleneğini en güzel yansıtan eserlerden biri olan Varakât kitabının üzerine yazılmış belli başlı şerh ve haşiyeleri sıralayacak olursak:

1. İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî (ö. 643/1245), Şerḥu’l-Varaḳāt fi’l-uṣûl (nşr. Muhsin Sâlih Mollanebî Sâlih el-Kürdî, Mekke 1428/2007). Bilindiği kadarıyla eser üzerine yazılan ilk şerhtir. 

2. Firkâh, Şerḥu’l-Varaḳāt (nşr. Sâre Şâfî el-Hâcirî, Beyrut 1422/2001). Sonraki müelliflerin çokça faydalandığı bu şerhin adı ed-Derekât şeklinde de kaydedilir (Brockelmann, GAL, I, 487; Suppl., I, 671; Abdullah Muhammed el-Habeşî, III, 2128). 

3. Celâleddin el-Mahallî, Şerḥu’l-Varaḳāt. Çeşitli baskıları yapılan eser (Kahire 1303, 1329, 1332, 1343, 1344, 1374/1955, 1379; Riyad 1417/1996; nşr. Ebû Âişe Abdülmün‘im İbrâhim, Mekke 1996; nşr. Hüsâmeddin Mûsâ Affâne, Riyad 1421/2001; nşr. İzzeddin Hişâm b. Abdülkerîm el-Bedrânî, Tavżîḥu’l-müşkilât min Kitâbi’l-Varaḳāt adıyla, İrbid 1423/2003) el-Varaḳāt’ın en önemli şerhlerinden biridir ve üzerine pek çok şerh ve hâşiye yazılmıştır: a) Ahmed b. Ahmed b. Abdulhak es-Sünbâtî, Ḥâşiye ʿalâ Şerḥi’l-Maḥallî li’l-Varaḳāt. b) İbn Kāsım el-Abbâdî, eş-Şerḥu’l-kebîr ʿale’l-Varaḳāt (Ḥâşiye ʿalâ Şerḥi’l-Varaḳāt, Kahire 1307, Karâfî’nin Şerḥu Tenḳīḥi’l-fuṣûl’ünün kenarında; nşr. Seyyid Abdülazîz ve Abdullah Rebî‘, I-II, Kahire/Riyad-Cidde 1416/1995). Eserin girişinde ifade edildiğine göre bu şerh/hâşiye hem el-Varaḳāt hem Mahallî’nin şerhi üzerine yapılmıştır. Abbâdî ayrıca eş-Şerḥu’ṣ-ṣaġīr ʿale’l-Varaḳāt adıyla bir hâşiye daha kaleme almış olup (Şevkânî’nin İrşâdü’l-fuḥûl’ünün kenarında, Kahire 1347, 1356; Beyrut 1399/1979) eser Mahallî’nin şerhiyle kendisinin Şerḥu’l-kebîr’inin cem‘ ve muhtasarı mahiyetindedir. Şebrâmellisî de Ḥâşiye ʿalâ Şerḥi’l-Varaḳāt adıyla bir eser yazmıştır. c) Ahmed b. Muhammed ed-Dimyâtî el-Bennâ, Ḥâşiyetü’d-Dimyâtî ʿalâ Şerḥi’l-Maḥallî ʿale’l-Varaḳāt (Kahire 1303, 1315, 1326, 1332, 1342, 1344, 1374/1955). d) Muhammed b. Ubâde el-Adevî el-Mâlikî, Ḥâşiyetü ʿUbâde ʿalâ Şerḥi’l-Maḥallî ʿale’l-Varaḳāt. e) Ahmed b. Abdullatîf el-Hatîb el-Câvî, Ḥâşiyetü’n-nefeḥât ʿalâ Şerḥi’l-Varaḳāt (nşr. Muhammed Sâlim Hâşim, Beyrut 1425/2004). 

4. Şemseddin Muhammed b. Osman el-Mardînî, el-Encümü’ẓ-ẓâhirât ʿalâ ḥalli elfâẓi’l-Varaḳāt (nşr. Abdülkerîm b. Ali en-Nemle, Riyad 1415/1994, 1416/1996). 

5. İbn İmâmü’l-Kâmiliyye diye bilinen Kemâleddin Muhammed b. Muhammed b. Abdurrahman el-Kâhirî, Şerḥu’l-Varaḳāt (nşr. Ömer Ganî Suûd el-Ânî, Amman 1422/2001). 

6. İbn Kâvân olarak tanınan Hüseyin b. Ahmed el-Keylânî, et-Taḥḳīḳāt fî şerḥi’l-Varaḳāt (nşr. eş-Şerîf Sa‘d b. Abdullah eş-Şerîf, Amman 1419/1999). 

7. İbn Zekrî et-Tilimsânî, Ġāyetü’l-merâm fî şerḥi Muḳaddimeti’l-İmâm. Eseri Hâlid b. Şücâ‘ el-Uteybî Medine el-Câmiatü’l-İslâmiyye’de (1415/1994), Muhanned Ev’idîr Meşnân, Cezayir’de el-Ma‘hedü’l-Vatanî el-Âlî’de yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlamış ve bu sonuncusu basılmıştır (I-II, Cezayir-Beyrut 1426/2005). 

8. Şemseddin el-Hattâb, Ḳurretü’l-ʿayn şerḥu Varaḳāti İmâmi’l-Ḥaremeyn (Muhammed b. Hüseyin el-Heddeh es-Sûsî et-Tûnisî’nin hâşiyesiyle birlikte, Tunus 1299, 1310-1312, 1323, 1351, 1368; Abdülhamîd b. Muhammed Ali Kuds’un Leṭâʾifü’l-işârât ilâ şerḥi Teshîli’ṭ-ṭuruḳāt’ı ile birlikte, Kahire 1330, 1343, 1369/1950; Ebû Muhammed Abdullah b. Hadrâ es-Selâvî’nin hâşiyesiyle, Fas 1317; nşr. Ahmed Mustafa Kāsım et-Tahtâvî, Kahire, ts. [2007]; nşr. Muhammed Sâlih b. Ahmed el-Garsî, Konya 1424/2003). Hattâb, eserinde daha çok Mahallî’nin şerhini esas almakla beraber Firkâh’ın şerhinden de faydalanmış, böylece her iki şerhi birleştirmiştir. 

9. Şehâbeddin er-Remlî, Ġāyetü’l-meʾmûl fî şerḥi Varaḳāti’l-uṣûl (nşr. Hasan Abbas Kutb, Kahire 1426/2005; nşr. Osman Yûsuf Hâcî Ahmed, Beyrut 1426/2005). 

10. İbrâhim b. Ahmed el-Haskefî (İbnü’l-Monlâ el-Halebî), Câmiʿu’l-müteferriḳāt min fevâʾidi’l-Varaḳāt adıyla mutavvel, et-Teḥârîrü’l-mülḥiḳāt ve’t-teḳārîrü’l-muḥaḳḳiḳāt adıyla mutavassıt ve Kifâyetü’r-riḳḳāt ilâ maʿrifeti ġurafi’l-Varaḳāt adıyla muhtasar şerhleri kaleme almıştır. 

11. Hıdr Muhammed el-Lecmî, es̱-S̱emerât ʿale’l-Varaḳāt (Hama 1390/1970). el-Varaḳāt ile Mahallî’nin şerhi üzerine yapılmış bir ta‘liktir. 

12. Abdullah b. Sâlih el-Fevzân, Şerḥu’l-Varaḳāt fî uṣûli’l-fıḳh (Riyad 1413, 1414, 1417)[1]

Varakât kitabını Türkçe’ye ilk tercüme eden Ali Pekcan’dır.[2]  Varakât metni sadece müslüman ilim adamlarının ilgisini çekmemiş, batılı bilim adamları da Cüveynî’nin bu veciz kitabına ilgi göstermiştir. 20. yüzyılın önemli bilim adamlarından meşhur doğu bilimcisi Alman asıllı Carl BROCKELMANN’da Arapça yazma eserler kitabında Varakât kitabına da değinmiştir.[3] Ayrıca Leon Bercher Varakât’ı Fransızca’ya, David Vishanoff ise İngilizce’ye tercüme etmiştir.

Sadece klasik kitaplar ile yapılan ilmi çalışmaların kısır bir döngüye sebep olacağı gerçeği modern dönemde sıkça vurgulanmaktadır. Bu yaklaşımın doğruluğunu kabul etmek ile birlikte, sonradan oluşturulan ilmi çalışmaların da öncekilerden bağımsız bir şekilde gerçekleşmediğini bilmek gerekir. Bu bağlamda İslami ilimler literatüründe ümmühat sayılabilecek temel eserlerin etkilerini iyi kavramak, ilmi çevreler için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Cüveynî’nin usul-i fıkıh ilminde yazdığı Varakât kitabı da, kendi alanında etkisi göz ardı edilmemesi gereken önemli metin çalışmalarından birisidir. Biz de bu çalışmamızda Varakât’ı kısaca ele alıp, öne çıkan özelliklerini tespit etmeye çalıştık.

 


[1] Kızılkaya, Necmeddin ‘’el-Varakât’’.Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi.42:518-519.Ankara:TDV Yayınları,2012.

[2] Pekcan, Ali“Cüveynî’nin el-Varakât Adlı Eseri Üzerine: Çeviri ve Değerlendirme”.İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi. Sy.14,s. 329-352. Konya 2009

[3] Brockelmann, GAL, I, 487; Suppl., I, 671-672.