İslam Düşüncesinde Amel/Eylem Nazariyesi
Amel ve Salah-2
🔸 Protestanlık, Katolik mezhebinin fevkinde yeni bir eylem anlayışı geliştirmiştir. Zira Protestanlık iki temel önermeden hareket etmiştir:
1. Ruhbanlık batıldır, çünkü o atalet ve asalaklıktır.
2. Hayırlı ameller kişiyi kurtuluşa ulaştırmaz, zira kurtuluş Allah’tan gelen bir ihsandır, insanın amellerinin karşılığı değildir. Bu yüzden inanan kimsenin kudsiyeti dünyadan kaçarak değil bizzat dünya işlerine girerek kazanması gerekir.
🔸 Protestanlıkta iş yapmak yaratıcı sıfatı açısından Tanrı’nın ameline ortak olmak demektir. Böylelikle iş, Protestanlar nezdinde en yüksek seviyedeki kutsiyet ve yüceliğe ulaşmıştır.
🔸 Bu hususu Calvin ifadelerle açıklamıştır: “Dünyada amel edenden ziyade Allah’a benzeyen başka bir şey yoktur.”
🔸 İslam’daki “kulun ameli” ile Protestanlıktaki “reformistin ameli” arasında temel farklar şunlardır:
🔸 Reformist, kendisini dünyadan koparan ruhbaniyeti terkederek ibadeti meşguliyete dönüştürür. Müslüman ise Allah’tan yardım dileyerek ve dünyayla olan bağını devam ettirerek amelini ibadete dönüştürür.
Bundan dolayı reformistin dünyaya dönüşünün “sekülerizmi” doğurmasında şaşılacak bir şey yoktur.
🔸 Reformist, amelleri bizatihi kendisi için arzulamış ve dünya hayatındaki başarılarını ahiretteki kurtuluşu olarak görmüştür. Müslüman ise amellerini ibadetteki takvasına vesile kılar, dünyadaki salahını ahiretteki felahına bağlamıştır.
Bu sebeple reformistin kendisini tamamıyla yaptığı işe adamasının “kapitalizmi” doğurduğuna şaşırmamak gerekir. Reformist malı bizatihi kendisi için biriktirmeye, bütünüyle kâra yoğunlaşmaya ve servet üstüne servet biriktirmeye başlamıştır.
🔸 Reformcu, insana hizmet etmekle Tanrı’yla ortak olduğunu, hatta Tanrı’nın işlerini yaparak O’na benzediğini iddia eder. Müslüman ise Allah’ın işlerini yaparak O’na benzeme iddiasında bulunmaz, onun kimliği amel ve ameli de aslında ibadet sayıldığından kendisinin âbid Rabbinin ise mabud olması gerekir.
🔸 Amel-i sakîl (mizanda ağırlık ifade eden amel) salih ameldir. İnsan sadece Allah’a kul olduğu zaman salahı bulur. Kulluğu kendi zatında gerçekleştirmedikçe salaha erişemez.
🔸 Kulluk, insanın mahlukiyetini gerçekleştirerek kesintisiz bir şekilde amel etmesidir. Bu amel, ister ibadet ister muamelet olsun, tüm fiilleri kuşatır.
🔸 Amelin hem şeklen hem de ruhen şeriata uygun olması gerekmektedir. Buna dayanarak denilebilir ki salih insan, sahih amel ile halis mahlukiyetini gerçekleştiren kuldur.
🔸 Kulun mahlukiyeti gerçekleştirmesi kafi gelmez, merzukiyyeti de tahakkuk ettirmesi gerekir. Hâlık olarak Allah’ı kabul etmek başlı başına yeterli değildir, Allah’ın Rezzak olduğunun da kabul etmesi gerekir.
🔸 Salih insan halis mahlukiyeti ile halis merzukiyetini taayyuşi amel ile birleştiren insandır.