İslam Düşüncesinde Amel/Eylem Nazariyesi
İnsan, Amel ve Ayet
🔸 İnsan da tıpkı tüm kâinat gibi yaratıcısına delalet eden ayet yani alamet olmak için yaratılmıştır. İnsanın hem nefsinde hem de afakında olan ayetleri açığa çıkarma şeklinde bir görevi bulunmaktadır.
🔸 İnsanoğlunu yaratıcısına karşı ayet olma noktasında diğer varlıklardan ayıran asıl husus, özgür iradesiyle iman etmesidir. İman etmek ise ameli gerekli kılar. Amel ancak iman edenden sadır olur. İmansız bir amel ise bütünüyle beyhudedir.
🔸 İnsan, özgür iradesi vasıtasıyla işlediği ameller ile yaratıcısına delalet eder. İnsanın amelleri arttıkça, yaratıcısına olan delaleti de artar. Bu yüzden amel, Allah’ın insana hür iradesiyle kendi varlığına delalet etmesi için bahşettiği bir vesiledir.
🔸 İnsan, insaniyetini ancak özgür iradesiyle yaratıcısına delalet ettiği nispette kazanır. Dolayısıyla “amel nedir?” sorusu tıpkı “nasıl ayet olabilirim” ya da “özümden nasıl bir ayet inşa edebilirim” sorusu gibidir.
🔸 Amel ikiye ayrılır: Amel-i sakîl ve amel-i hafîf. Bu ayrım فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ (O gün kimin amelleri tartıda ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir.) ve وَمَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ ف۪ي جَهَنَّمَ خَالِدُونَۚ (Buna karşılık kimin de amelleri tartıda hafif gelirse, işte onlar kendilerine yazık edenlerdir. Onlar cehennemde ebedî kalacaklardır.) ayetlerine dayanmaktadır.
🔸 Amel-i sakil, Allah katında değeri olan, hak ve sorumluluklara mebni, amel-i hafif ise Allah’ın razı olmadığı amellerdir.