İslam Medeniyetinde İlimlerin Teşekkülü


İDE AKADEMİ 2021-2022 | DERS NOTLARI | 22 Ekim 2021

  • Dinlerin bütününe bakıldığında peygamberlerin etrafındaki insanlar ile birlikte belli bilgiler ışığında bazı ilimleri ortaya koydukları görülmektedir.
  • Hz. Peygamber de kendisine yöneltilen soruları ve sorunları zaman zaman içtihatla yeri geldiğinde ashabı ile istişarede bulunarak yer yer de toplumsal tecrübelerden istifade ederek çözüme kavuşturmuştur.
  • Her ne kadar Şâtıbî’nin ifadesiyle Arap toplumu ümmi bir toplum ve İslam şeriatı da ümmi bir şeriat olarak doğmuş olsa da vahiy beşerin kullandığı bir dil ile nazil olmuştur. İnsan dediğimiz varlığa hitap etmiş ve bu hitabın neticesinde nass, metne dönüşmüştür. Bu durum; nassın tabiatı, dilin tabiatı ve insanın tabiatı olmak üzere üç şeyin tabiatında farklılık arz etmiştir. Dolayısıyla herkes her konuda ittifak etmemiş ve farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Aynı ayeti veya Hz. Peygamber’in sözlerini sahabe farklı olarak anlayabilmişlerdir.
  • Sahabe, şehadet neslidir. Çünkü onlar vahyin nüzulüne ve tatbikatına şahit olmuşlardır. Tâbi’ûn, rivayet neslidir. Tebe’üt-tâbi’în ise nispeten rivayet ama daha çok dirayet neslidir. Şehadet nesli, rivayet nesli ve dirayet nesli. Rivayet neslinde zaman zaman dirayet de öne çıkmıştır. Dirayet neslinde de zaman zaman rivayet öne çıkmıştır. Nitekim Ehl-i hadis ve Ehl-i rey ekolleri bu şekilde ortaya çıkmışlardır.
  • Hz. Peygamberin vefatından sonra ebediyeti, hatemiyeti ve alemiyeti yani İslam'ın evrenselliğini, ebediliğini ve sürekliliğini sağlayacak olan İslam’ın getirdiği değerler ve hükümlerdir. Ancak bu değerlerin ve bu hükümlerin öncelikle bilgiye, bilgilerin ilimlere ilimlerin de Müslüman olan herkese Kur’an ve Sünnet ışığında hayat vermesi gerekir.
  • Müslümanların bazı temel ihtiyaçları Kur’an’ın ve Sünnetin kaynaklık ettiği bazı ilimleri zorunlu olarak doğurmuştur. Bunlar:
    • İslam’a vücut veren vahyin ve vahyin mücessem kitabı olan Kur’an’ın anlaşılması ve yorumlanmasıdır. Bunun neticesinde kıraat, tefsir ve te’vil, ilimleri doğmuştur.
    • Fetihlerin sonucunda acemlerin fevc fevc Müslüman olması, Kur’an okunmasında ve harekelerin olmaması dil ilimlerini doğurmuştur. Dolayısıyla Basra ve Kufe dil ekolleri ortaya çıkmıştır.
    • Müslümanlar farklı kültür ve medeniyetlerle karşı karşıya kalmışlardır. Onlara İslam ve Tevhid’in ne olduğunu, Allah'ın varlığını, birliğini ve ibadetleri anlatmak gerekiyordu. Dolayısıyla bu noktada da kelam ilmi doğmuştur.
    • Müslümanlar mevcudiyetlerini kelam, akaid ve tevhid ile sağlarken; meşruiyetlerini fıkıhla, hukukla ve adaletle sağlamışlardır. Ayrıca mevsukiyet ile hangi bilginin sahih olduğuna, hangisinin sahih olmadığına dair kriterler geliştirerek Hadis ilminin ortaya çıkmasını sağlamışlardır.
    • Müslümanlar gittikleri yerlerde bir adalet sistemini önermeliydiler. Bunun yanında ibadetlerin de anlatılması ve öğretilmesi gerekiyordu. Müslümanlar karşılaştıkları yeni meseleler hakkında ilk olarak nasslara müracat etmişlerdir. Ancak nass olmayan konularda içtihat ve kıyası esas almışlardır. Bunlara benzer nedenler de fıkıh ilminin doğmasını zorunlu kılmıştır. Böylece mevcudiyet, meşruiyet ve mevsukiyet İslam dünyasında bazı ilimleri zorunlu olarak doğurmuştur. Müslümanlar fetihleri yaparken de yazılı olmasa bile tarih ve coğrafya bilgisine başvurmuş, daha sonraları ise tarih ve coğrafya ilimleri de yazılı hale gelmiştir.
  • Kur’ân-ı Kerîm Müslümanlara üç büyük görev vermiştir. Birincisi ubudiyet, ikincisi istihlaf, üçüncüsü umranUbudiyet Allah’a kulluk etmektir. Fakat bu sadece namazdan, oruçtan ibaret değildir. İstihlaf yani yeryüzünde ilahi iradeyi hâkim kılmak, ilahi adaleti tesis etmektir. Umran yeryüzünü imar etmektir.
  • Müslümanlar vahiy eksenli ilk ilimleri inşa ederken sistematik anlamda bir ontolojiye sahip değillerdi. Fakat bu durum Müslümanların insan, varlık ve tabiat anlayışına sahip olmadıkları manasına gelmez. Tevhid anlayışı zaten başlı başına bir âlem tasavvurudur. Tevhid başlı başına bir insan anlayışıdır. Ubudiyyet, istihlaf ve umran dediğimiz bu üç kavram başlı başına her birisi zaten büyük bir felsefedir. Bu sebeple ilk teşekkül eden ilimlerin de bunlardan azade olduğu söylenemez.
  • İlk ortaya çıkan bu vahiy eksenli ilimler ikiye ayrılır. Biri aslî ilimler, diğeri tabii ilimler ya da âlî/yüce ilimler, alet ilimler, veya gaye ilimler, vesile ilimler de denilmiştir. Burada önemli bir ayrım gerçekleşmiştir. Daha sonra ilimlerin tasnifi ile ilgili eserler kaleme alınmıştır.