SAYI 6
Editörden
Modern zamanların karmaşası içinde, insan akıl ile kalp arasındaki dengeyi yitirmiş, bilgi ile hikmet arasındaki bağları zayıflatmıştır. Bir yanda dinden soyutlanmış bir akıl, her şeyi ölçüp biçerken ruh ihmal edilmiş, diğer yanda akıldan yoksun bir din anlayışı, hakikati kavrayacak derinlikten mahrum kalmıştır. Bu eksiklik, bireyleri ve toplumları her geçen gün daha büyük çıkmazlara sürüklerken, hakikate susamış gönülleri umutsuzluk girdabına sürüklemektedir.
İnsanlık maddi anlamda ilerlerken, insaniyet çözülmekte; akli etik kurallar çoğalırken, ahlaki duyarlılık zayıflamakta; akılcılığın yükselişiyle birlikte hikmet geri plana itilmektedir. Görsel dünyanın egemenliği, basireti gölgede bırakırken, düşüncenin değer kazanmasına rağmen tefekkür neredeyse unutulmuştur. Bu tablo, çağımızın en büyük açmazlarından birini teşkil etmekte ve insanı kendi varoluşuna yabancılaştırmaktadır.
Tam da bu noktada, Faslı Filozof Taha Abdurrahman, aklı tefekkürle derinleşen bir idrakle kalbe yöneltmeyi, basarı basiretin rehberliğinde anlamlandırmayı, doğayı fıtrata uygun hale getirmeyi, tahakkümü emanet bilinciyle, kibri ise şahitlikle değiştirmeyi önermektedir. Ona göre, hakiki insanlık ancak Kur'an-ı Kerim ve Sünnetin ışığında, aklın kalple, düşüncenin hikmetle ve bilginin ahlakla buluştuğu bir zeminde yeniden inşa edilebilir.
Bu sayımızda, Taha Abdurrahman’ın derin düşünce dünyasına bir yolculuk yaparak, onun fikirlerini anlama çabasına katkıda bulunmayı amaçladık.
Tefekkürün ruhlarımızı aydınlatması dileğiyle…
Nihal Akay
IDEA 6