İDE AKADEMİ DÖNEM ÖDEVİ 2020-2021
YAKUP BİN ABDÜLLATİF KİMDİR?
Yakub bin Abdullatif’in hayatı hakkında gerek klasik kaynaklarda gerekse modern eserlerde hemen hiçbir malumata rastlanmamıştır. Onun varlığından bahseden bir eser bulmak için epeyce gayret sarf edilmiştir. Elimizdeki eserin dile getirdiği bazı cümlelerden hareketle Yakub’a dair sınırlı bilgiye sahibiz.[1]
Müellifin* yaptığı açıklamaya göre İslam’da Fırkalar adlı eser Osmanlı sultanlarının on ikincisi olan III. Murad’a takdim edilmek üzere telif edilmiştir. Bu açıklamadan Ya’kûb b. Abdüllatif’in, saltanatı 982/1574-1003/1595 yıllarını kapsayan III. Murad döneminde hayatta olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu tarih aralığının tamamında yaşayıp yaşamadığına dair net bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber eserin Mısır nüshasının katolog bilgilerinde müellifin, kitabı III. Murad’ın sadrazamı Muhammed Paşa’ya sunduğuna dair bir ifade yer almaktadır. Burada kastedilenin Sokullu Mehmed Paşa olması kuvvetle muhtemeldir. Zira dönemin sadrazamları arasında Muhammed isminde başka biri bulunmamaktadır. Böylelikle en azından eserin telif tarihinin Sokullu’nun sadrazamlık dönemini kapsayan 982/1574-987/1579 tarihleri arasında olduğu anlaşılmaktadır. Eserin telif tarihinin Sokullu Mehmed Paşa dönemi olması müellifin, padişahın saltanatının ilk yıllarında hayatta olduğunu göstermektedir.[2]
Eser Hakkında
Kütüphane katalog taramaları sırasında “Yakub b. Abdüllatif, İslam’da Fırkalar, İ.B.B. Atatürk Kitaplığı Belediye Yazmaları” şeklinde bir kayıtla karşılaştık. Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınmış bu eseri tetkik ettiğimizde muhtevasının geniş bir o kadarda derli toplu olduğunu gördük. İslam mezheplerinin sistemli bir şekilde ele alındığı ilk bölümümden sonra kelam ilminin ana konularının da sistemli bir şekilde ele alındığı ilk bölümünden sonra kelam ilminin ana konularının da sistemli bir şekilde işlendiğinin görünce böylesi sistemli ve düzenli bir eserin çok meşhur klasik bir kaynağın Osmanlı Türkçesine çevirisi olabileceğini düşündük. Yaklaşık üç yüz varaklık bu yazma nüsha üzerinde eserin ismi ya da müellifinin ismi yazılı değildi. Metin incelemesi sırasında müellifin isminin “Yakub b. Abdüllatif” olduğunu öğrendik. İsimden hareketle bir şeyler bulabileceğimizi düşünerek biyografi kaynaklara yöneldik ancak böylesine düzenli ve muhtevalı bir eseri vücuda getirmiş olan Yakub b. Abdüllatif hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadık. Bu minval üzere esere ilgimiz daha da arttı. Muhteva tahlilleri neticesinde Şehristani, Ami, İci, Cürcani gibi kelam ve mezhepler tarihi sahasının önemli şahsiyetlerinden fazlasıyla faydalandığı, neticede özgün bir eser ortaya koyduğunu görünce bu muhtevalı eserin günümüz okuyucusuna kazandırılmasının faydalı olacağını düşündük.[3]
Eserin Muhtevası
Müellif eserinde besmele ve hamdeleden sonra doğrudan konuya girmiştir. Önce İslam ümmetinin Hz. Peygamber döneminde birlik ve beraberlik içinde olduğunu, Allah’ın elçisinin vefatı sonrasında sahabe, sair müçtehitler ve diğer insanlar arasında bazı konularda ihtilaf vuku bulduğunu belirttikten sonra bu ihtilafların nasıl değerlendirilmesi gerektiği üzerinde durmuştur. Sonra da müçtehitler arasındaki ihtilafın ortaya çıkma sebeplerinin neler olduğuna kısaca temas etmiş, bunların bilinmesinin önemine dikkat çekmiştir. Bu kısa girişten sonra uzun bir dua cümlesi ile yaşadığı dönemin Osmanlı sultanına, yani Sultan III. Murat’a temenna da bulunmuş ve sultana bağlılığını açıklamıştır. Müellif buradan itibaren eserinin planını özlü bir şekilde şöyle açıklamıştır:
Bu kitabı altı bab üzerine mürettep kılıp, evvelki babı ihtilafatın ahvalini beyan etmek için baki bablar meşhur olan tertibe muhalif olmak tarikiyle vaz edip ikinci babı ilahiyyatın; üçüncü babı Kur’an-ı Şerif’in sübutuna mevkufun aleyh olanın dahi Kur’an-ı Şerif’in bulunması üzerine mevkuf olan umurun yani meadin ve saadete ve şekavete sebep olan imanın ve küfrün ve taatin ve masiyetin birer mikdar ahvalini; dördüncü babı cevahirin; beşinci babı arazın; altıncı babı umur-ı ammenin hallerini beyan etmek için vaz eyledi.
Böylece yazar kaleme alacağı eserinin genel bir planını ya da muhtevasını eserinin baş kısmında açıklamıştır.[4]
Müellifin Usul ve Metodu
Müellif eserinde doğrudan İslam mezheplerine geçmez. Şehristani de olduğu gibi bazı önemli hususları açıklayarak mezhepler konusunu ele alır. Müellif önce ihtilafların sebepleri, ortaya çıkışları, içtihat meselesi ve fıkhi ihtilaflar gibi fırkalaşmanın zeminini oluşturan saikler üzerinde durur. Böylece o mezheplerin fikirlerine geçemeden önce ortaya çıkışlarını belirli bir usul çerçevesinde açıklamaktadır.[5] Müellif eserinde Şehristani’ye benzer bir method izlemektedir.
Şehristani’nin mezheplerin görüşlerini değerlendirdikten sonra yer verdiği içtihat bahsini de müellifimiz eserin girişine almıştır. Bir bakıma o Müslümanlar arasında ortaya çıkan ilk ihtilafların içtihadi olduğuna dikkat çekmiştir. Bize göre Yakub’un telif ettiği bu eser, milel-nihal türü eserlerin hemen bütün konularını kapsamaktadır. Ancak müellif kelam ilminin ana konularını da detaylı bir şekilde ele almakla benzerlerinden farklılığını göstermektedir. [6]
Yakub b. Abdullatif’in bu eserine bakıldığında mezheplerin tasnifi konusunda Amidi üzerinden Eşari geleneğini takip ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla müellif 73 fırka rivayetini esas alarak eserinin mezhepler tarihi kısmını telif etmiştir. O bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Ve millet ve diyanet sahiplerinin mezhepleri haberde varid olduğu üzere mazbut olup Taife-i Mecusiyye 70 fırkadır, Yehud 71 fırkadır, Nasara 72 fırkadır, Ehl-i İslam 73 fırkadır, diye denilmiştir.” Genel itibariyle 73 fırka rivayetine göre eserini telif eden yazarlar kendileri dışındaki fırkaları dışlayan, ötekileştiren, zaman zaman tekfir eden bir tutum sergilemelerine rağmen Yakub’un kucaklayıcı bir tavır sergilediğini sert ve dışlayıcı olmadığını söyleyebiliriz.[7] Nitekim “fırka-i naciye” şeklinde gösterdiği sekizinci ana fırkaya atfı yaparak bancak kimler olduğunu beyan etmeden özelliklerinden bahsetmiştir.
Eserin muhteva ve usulünden kitabı derleyenin kaleme bahsettikten sonra eserde ele alınan başlık ve içeriklerinden bahsetmenin eserin tanınması açısından faydalı olabileceğini düşünüyoruz.
Genel Hatları ile İslam Mezhepleri Ve Kelamı
Müellif eserine Giriş başlığını verdiği ve Genel Olarak İnsanların Sınıflandırılması İblis’in Yedi Şüphesi bölümle başlar. Bu kısımda insanlık aleminin tasniflerinden bahseder ve bazılarının insanlık alemini 7 iklim adıyla 7 kıtaya ayrırarak ele aldığını; bazılarınıın Arap, Acem, Hint ve Rum taksimatıyla ele aldığını; bazılarının şark, garb, cenup ve şimal tasnifiyle ele aldığını kendisinin ise inanç ve mezhepleri ele alarak bir taksimata gittiğini beyan eder. Daha sonra İblis’in insan zihinlerine atmış olduğu şüphelere yer vererek dalalet bataklığına saplananların yedi sual üzerindeki şüphelerinden bahseder.
İslam Toplumunda Ortaya Çıkan İlk Fitne başlığına yer veren müellif bu konuyu içtihat kavramı çerçevesinde irdeler. Hz. Peygamber dönemi itibariyle ele aldığı fitne konusunu İçtihat usulü ve şartları başlığıyla, içtihadın hükmü, müçtehidin sınıfları (hadis ehli, rey ehli), içtihad usulü gibi alt başlıklarına değinerek içtihadın mahiyetine yönelik genel bir çerçeve sunar.
Eserin birinci bölümü olarak İslam Mezhepleri, Diğer Dinler Ve Mezhepler yer veren müellif bu kısımda fırak- İslamiyye’nin 73 fırkaya vasıl olduğunun beyanatını yapar. Müslümanlar arasında ortaya çıkan ihtilafları kategorize eden müellif on tane hilaf sıralar. Bunları şu şekilde beyan eder; Birinci Hilaf: Kalem-Kırtas Hadisesi, İkinci Hilaf: Üsame Ordusunun Hazırlanması, Üçüncü Hilaf: Hz. Peygamber’in Vefatı Meselesi, Dördüncü Hilaf: Hz. Peygamber’in Defni Meselesi, Beşinci Hilaf: Hilafet/İmamet Meselesi, Altıncı Hilaf: Hz. Peygamber’in Mirası Meselesi, Yedinci Hilaf: Zekat Vermeyenler Meselesi, Sekizinci Hilaf: Hz. Ömer’in Halife Seçilmesi Meselesi, Dokuzuncu Hilaf: Şura ve Hz. Osman’ın Seçilmesi, Onuncu Hilaf: Hz. Osman’ın Şehit Edilmesi diyerek ayırdıktan sonra imamet ve usul konularındaki ihtilaflar noktasında müstakil bir başlığa yer verir yazar.
Firak ve ihtilaf zeminini aydınlatarak ilerleyen müellifimiz bölüme Ana İslami Fırkalar başlığıyla devam eder. Birinci fırka olarak Mutezile’yi ele alan yazar Mutezile’nin ayrı ayrı 20 kolundan bahseder. İkinci fırka olarak Şia’ya başlık açar ve 1. Gulat, 2. Zeydiyye ve 3. İmamiyye diye bir tasnif yapar. Gulat çatısı altında 18 tane farklı koldan bahsederek Zeydiyye’nin 3 ayrı fırkasına atıfta bulunur ve son olarak İmamiyye mezhebi ile Şia’yı bitirir. Üçüncü olarak Haricileri ele alan müellif 7 ayrı Harici fırkasından bahseder. Mürcie’yi dördüncü kategoriye yerleştirerek Mürcie’nin 5 farklı koluna temas eder. Beşinci fırka olarak Neccariyye 3 tane farklı kolu ile birlikte, altıncı olarak Cebriyye yine bununda iki farklı kanadından bahsederek, yedinci fırka olarak da Müşebbihe’yi ele alır.
Sekizinci fırka olarak Fırka-i Naciye olarak başlık açan müellif bu tanımlamanın hangi mezhebe ait olduğunu dile getirmez ancak bu mezhebin itikat sahasındaki görüş zeminin sunarak fırka-i naciye olduğunu beyan eder. Şöyle ki;
Fırka-i Naciye zahib oldukları ahkamdan bazısı oldur ki; Alem hadis olup Bari Teala mevcud ola. Hak Teala’dan gayrı halık olmaya. Ve kadim olup ilim ile kudret ile ve sair sıfat-ı celal ile mevsuf ola. Ve misli ve şeriki ve zıddı olmayıp beşerde hulul eylemeye. Ve Hak Teala’nın zatıyla hadis kaim olmaya. Ve Hak Teala mekanda cihette olmayıp hareket ve intikal ve cehil ve kezib ve sair sıfat-ı nakstan münezzeh ola. Ve ahirette mer’i ola. Ve iradeti bir şeyin vücuduna taalluk etmediği takdirce ol şey mevcud olmaya. Ve cem’i eşyadan müstağni ola. Ve umurdan bir emr Hak Teala’nın üzerine vacip olmaya. Ve kendinin haddi ve nihayeti olmaya. Ve mütebaiz ve mütecezzi olmaya. Ve kendinin haddi ve nihayeti olmaya. Ve ziyade ve noksan Hak Teala’nın mahlukatında ola.
Ve me’ad-i cismani sabit ola. Ve mücazat ve hisab ve sırat ve mizan ve cennet ve cehennem ve ehl-i cennet cennette ve ehl-i cehennem cehennemde muhalled olmak. Ve asilerden afv caiz olmak ve şefaat hak ve sabit olup dahi Ehl-i Bid’at-ı Rıdvan ve Ehl-i Bedir ehl-i cennetten olup ve mükellefin üzerine imam nasb eylemek vacip ola.
Ve Hazreti Rasulullah’tan sonra İmam-ı Hak Ebu Bekr olup, ondan sonra Hz. Ömer, ondan sonra Hz. Osman, ondan sonra Hz. Ali ola.[8]
Bu beyanatıyla fırka-i naciyenin vasıflarından bahseden müellif daha sonra İslam Dışındaki Dinler ve Fırkalar başlığına geçer. “Bilgil ki millet-i Hanefiyyeden hariç olan sahib-i millet iki kısımdır: birisi oldur ki anın için hakikaten kitap ola,Mecusi gibi. Ki İbrahim Peygamber aleyhisselam hazretlerinin üzerine inen kitap mecusinin bazı bid’atleri zahib olmak sebebiyle ol suhuf göğe çekilmiş iken Mecusi göğe çekilmedi diye bu itikad üzre kalmışlardır. Ve millet-i Hanefiyye’den hariç olan ehl-i kitaptan kibar-ı ümmetler Yehud ile Nasara’dır.”[9] Beyanatıyla Yahudiler-kendi arasında 5 mezhebe ayırarak- ve Hristiyanları- kendi içinde 3 mezhebe ayırarak- Ehl-i Kitap kategorisinde değerlendirir. Bunların ardından Ehl-i Kitaptan Olma İhtimali Bulunanlar diye başlık açarak her birinin ayrı alt kolları olmak kaydıyla Mecusiler ve Seneviyye’den bahseder. Daha sonra Beşeri ve Felsefi Mezhepler alt başlığıyla 1.Sabiiyye, 2.Yunan Filozofları, 3.İslam Filozofları, 4.Cahiliyye Araplarının Görüş ve İnançları, 5. Hint Kökenli Görüşler olarak her birine alt başlıklar vererek tasnif eder.
İkinci bölüm olarak İlahiyat adını verdiği bir bölüme giriş yapar müellif. Bu kısmı sekiz matlab şeklinde sunacağını bildirir bölüm girişinde. Birinci matlabda Tanrının Varlığını İspat diyerek adlandırma yapar ve şu açıklamada bulunur: “Evvelki matlab Tanrı Teala’nın varlığını ispat etmek içindir. Bilgil ki vacibul vücud li zatihi yani Tanrı Teala şol şey’e denilir ki ol şey’in varlığı ahar şeye muhtaç olmakla olmayıp kendi zatının iktizasıyla ola.(…).” Ve şöyle devam eder: “Bilgil ki vacibul vücud lizatihi yani Tanrı Teala vardır ve Tanrı Teala var olduğuna altı meslek vardır.” Bu noktada birinci meslek olarak mütekellim mesleği başlığıyla cevher ve arazın huduslarından ve imkan hallerinden bahsederek isbat-ı vacip için dört tarik olduğunu zikreder. İkinci meslek olarak filozofların mesleği diye adlandırma yapar ve “nefsu’l emirde bir şey vardır ve varlığında şüphe yoktur” izahatında bulunur. Üçüncü meslek olarak Telvihat’ın yazarının mesleği isimlendirmesiyle Sühreverdi’nin eserini temele alarak isbat-ı vacip meselesini detaylandırır. Dördüncü meslek bazı efalizin mesleği olarak zikredilir. Beşinci meslek vacibul vücudun zorunluluğu başlığıyla irdelenir. Ve son olarak altıncı meslekte müellif mümkin bir müreccihe muhtaçtır istidlaliyle mümkün varlıklar çerçevesinde isbat-ı vacip konusunu ele alır.
İkinci matlab olarak Allah’ın Zatı Diğer Varlıklardan Farklıdır başlığıyla Tanrı Teala’nın zatı sair zatlara muhalif olduğunun beyanındadır diyerek mütekaddimun geleneğe atfen Hasan Basri ve Eşari gibi alimlere isnatta bulunur.
Üçüncü matlab olarak Allah’ın cihetten münezzeh olması beyanıyla Müşebbihe’ ye reddiye sunar. Dördüncü matlabda Allah’ın cisim, cevher ve araz olmadığı açıklamalarına yer verirken, beşinci matlabda Allah’ın zamandan münezzeh olduğu izahatını yapar. Altıncı matlab olarak yüce Allah başkasıyla birleşmez ve hulul etmez der ve yedinci matlab da yüce Allah’ın zatında bir hadis bulunmayacağını beyan eder. Son olarak sekizinci matlabda Allah’ın Birliği ve Sıfatları başlığı altında Allah’ın sıfatlarından, Rüyetullah meselesinden, Allah’ın fiillerin Yaratıcısı olduğundan, istitaatten, ecelden, rızıktan, hidayet-dalalet konularından, aslah meselesinden, Allah’ın fiillerinde hikmet konusundan, Allah’ın isimlerinin tevfiki oluşundan ve Esma-i Hüsna’dan (99uda açıklanarak) olmak üzere 11 alt başlıkla ikinci bölümü nihayete erdirir.
Üçüncü bölüme Ahiret Ahvali adını veren müellif bu bölümü ikiye ayırır. Birinci kısımda ahiret ahvali adı altında kabir azabı, münker-nekir, ba’s/yeniden diriliş, mizan, hesap, organların şahitliği, havz, sırat, cennet ve cehennem, sahib-i kebirenin durumu, şefaat, tövbe ve mahiyeti, iman ve mahiyeti, imanda istisna gibi alt başlıklarla bu bölümün ilk kısmının izahatını yapar. İkinci kısımda peygamberlikle alakalı meseleler adıyla giriş yapan müellif, burada peygamber göndermenin hikmeti, mucize, nüzul-ü İsa, peygamberlerin sayısı, peygamberlerin vasıfları, efdal-i enbiya Hz. Muhammed, melekler, miraç, keramet ve harikulade hadiseler, sahabenin fazileti, hilafet, hilafetin kureyşliliği, imamın vasıfları, aşere-i mübeşşere, velayet, ahkam-ı küfr, ölüler için dua etmek-sadaka vermek, kıyametin alametleri, peygamberler meleklerden efdaldir, 20 alt başlıkla üçüncü bölümü tamamlar.
Dördüncü bölümde Cevherler konusuna yer veren müellif “bu babta iki fasıl vardır. Evvelki fasılda bir mukaddime ile on bir matlab vardır.” beyanıyla ilk olarak cevher ve mahiyeti üzerinde durur. Birinci faslı on bir matlaba ayırarak sırasıyla cisim, heyula ve suret, heyulanın vasıfları, anasırın vasıfları, cisim vasıfları, basit cismin özellikleri, unsurların kısımları, mürekkep unsurlar, cisimler hadistir, alemin yok olmasının imkanı, cisimler bakidir meselelerine yer verir. İkinci fasılda cisim ve cismani olmayan cevherler, cisim nevinden olmayan cevherler, akıl, feleklerin nefisleri, insan nefisleri, nefisler hadistir, nefsin bedenle ilişkisi, nefsin baki olması konularını ele alır.
Beşinci bölüm olarak cevherler konusunun ardından Arazlar ve Mahiyetleri konusunu ele alır. Bu kısmı ayrı ayrı kendi içerisinde irdeleyerek ele alan müellif sırasıyla arazların vasıfları, nicelik, nitelikler ve nispetler olmak üzere toplam dört fasılda detaylandırmıştır.
Altıncı bölüme Umur-ı Amme adını veren müellif, bu bölümü beş fasılda incelemiştir. Malumun Kısımları adıyla bir mukaddime sunan yazar birinci fasılda varlık ve yokluğun ahvalinden yedi matlab kategorisi ile bahseder. İkinci fasılda dokuz matlab ile mahiyetin ahvaline temas eder. Zorunluluk, imkan, kıdem ve hudus konularına beş matlab ile üçüncü fasılda izahat getirir müellif. Dördüncü fasıl sekiz matlab ile birlik ve çokluk konularına yer verir. Son olarak beşinci fasılda illet ve malul konuları beş matlab ile irdelenerek eser tamamlanır.
Kelam İlmi ve Mezhepler tarihi açısından önemli bir kaynak olarak bize kazandırılan bu eser incelenmeye, irdelenmeye değer oldukça sistematik ilerleyen döneminin ilmi çalışmaları da göz önünde bulundurularak kadim gelenek es geçilmeden literatürü bizlere olabildiğince objektif sunan bir yapıt olarak karşımıza çıkmaktadır. Yakub b. Abdullatif’in bu eseri İslam Kelam Tarihi açısından verimli bir kaynak olarak geç de olsa bizlere sunulmuştur. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.
[1] Yakup bin Albdullatif, İslam Mezhepleri ve Kelamı (Hzr. Halil İbrahim Bulut, Nurettin Gemici, Ramazan Tarik) Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul, 2019, 23
* Yakub b. Abdüllatif’in İslam’da Fırkalar adlı eserinde yapmış olduğu açıklamalara binaen çıkarımda bulunulmuştur.
[2] Amine ÇELİK, Bir Osmanlı Müellifi Olarak Ya’kûb B. Abdüllatif’in İlmî Şahsiyeti Ve İslam Mezheplerine Bakışı, Yüksek Lisans Tezi
[3] Yakup bin Albdullatif, İslam Mezhepleri ve Kelamı (Hzr. Halil İbrahim Bulut, Nurettin Gemici, Ramazan Tarik) Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul, 2019, 21
[4] Yakup bin Albdullatif, İslam Mezhepleri ve Kelamı (Hzr. Halil İbrahim Bulut, Nurettin Gemici, Ramazan Tarik) Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul, 2019, 58
[5] Yakup bin Albdullatif, İslam Mezhepleri ve Kelamı (Hzr. Halil İbrahim Bulut, Nurettin Gemici, Ramazan Tarik) Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul, 2019, 53
[6][6] Yakup bin Albdullatif, İslam Mezhepleri ve Kelamı (Hzr. Halil İbrahim Bulut, Nurettin Gemici, Ramazan Tarik) Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul, 2019, 54
[7] Yakup bin Albdullatif, İslam Mezhepleri ve Kelamı (Hzr. Halil İbrahim Bulut, Nurettin Gemici, Ramazan Tarik) Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul, 2019, 54
[8] Yakup bin Albdullatif, İslam Mezhepleri ve Kelamı (Hzr. Halil İbrahim Bulut, Nurettin Gemici, Ramazan Tarik) Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul, 2019, 148
[9] Yakup bin Albdullatif, İslam Mezhepleri ve Kelamı (Hzr. Halil İbrahim Bulut, Nurettin Gemici, Ramazan Tarik) Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul, 2019, 149