ERKEN DÖNEMDE FIKIH USULÜ: TARİHSEL GELİŞİMİ VE İŞLEVİ PANELİ
20.11.2023
Fıkıh Usulü Tarihine Yeni Bakış Açıları: Tunuslu Akademisyenlerden Prof. Dr. Hammadî Züveyb ve Doç. Dr. Riyad el-Miladî, Fıkıh Usulü Tarihinin Kayıp Halkasını Ele Aldılar!
Enstitümüzde Doç. Dr. Oğuzhan Tan moderatörlüğünde Tunus SFAX Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Hammadî Züveyb ve Doç. Dr. Riyad el-Miladî’nin konuşmacı olduğu Erken Dönemde Fıkıh Usulü: Tarihsel Gelişimi ve İşlevi başlıklı bir panel gerçekleştirildi.
Usul-i fıkıh tarihi üzerine yaptıkları çalışmalarla tanınan al-Miladi ve Züveyb, genel olarak usul-i fıkhı epistemik açıdan ele almakta ve tarihi süreçte ortaya çıkan usul yaklaşımlarını bir söylem analizine tabi tutmaktadır. Gerçekleştirilen panelde al-Miladi, usul-i fıkhın tesisini doğran tarihsel şartlardan bahsederken İmam Şafiî’nin bu süreçteki kurucu rolünü vurguladı. İmam Şafiî’nin rolünü göz ardı eden bazı modern söylemleri eleştiren el-Milâdi, mevcut kanıtlar çerçevesinde, söz konusu iddiların tarihi gerçekliğe uygun düşmediğini belirtti. Hamadi Züveyb ise konuşmasında ilmi disiplinlerin, ele aldıkları temel konular yanında tarihi gelişim süreçleri açısından da incelenmesi gerektiğine vurgu yaptı. Bu bağlamda, usul-i fıkıh disiplininin hicri 2. ve 3. asırlarda kaydettiği tarihsel gelişim üzerinde durdu.
El-Miladi, usul-i fıkh’ın İslam düşüncesinin ortaya koymuş olduğu en önemli ve en özgün disiplin olduğunu ifade ederek sözlerine başladı.
Şafi’nin fıkıh usulünün tedvini konusundaki rolüne dair tartışmalara değinen el-Miladi, Wael B. Hallaq’ın Şafiî’nin usul-i fıkhın kurucusu olmadığı yönündeki görüşünü eleştirerek mevcut kanıtlar doğrultusunda Şâfiî’nin kuruculuk vasfını sürdürmesi gerektiğini söyledi.
Usul-i fıkh’ın ortaya çıkışında, fetihlerin meydana getirdiği coğrafi ve kültürel genişlemenin büyük etkisi olduğunu belirten el-Miladi, karşılaşılan problemlerin yeni çözümler üretme zorunluluğunu da beraberinde getirdiğini söyledi. Çözüm üretme mekanizmalarının genleştirilmesinin zorunlu olarak bir usul düşüncesi oluşturduğunu belirten el-Miladi, fıkh usulünün doğuran ikinci tarihsel faktör olarak çerçevesi giderek genişleyen fıkhi ihtilaflara işaret etti. İhtilafların bölünme korkusuna neden olduğunu, bu açıdan ihtilafın sınırlarının belirlenmesi ihtiyacının doğduğunu belirtti. Bunun pratik hatta pragmatik bir faktör olduğunu söyleyen el-Miladi, ihtilafın politik istismara açık bir olgu olmasına da değindi..
Panel’in ikinci konuşmacısı Prof. Züveyb ise, sözlerine fıkıh usulü tarihinin ilk dönemlerini incelemenin bazı zorluklar içerdiğine işaret ederek başladı. Bunun en önemli nedeni olarak ise ilk dönemlerdeki tarihsel gelişmeleri gösteren kaynakların eksikliğine dikkat çekti.
Züveyb’in konuşması, genel olarak Şâfiî (ö. 204h) ile Cessâs (ö. 370h) arasındaki dönemde usulün ciddi bir varlık ve gelişme göstermediği yönündeki iddianın eleştirisine yönelikti. Şâfiî’nin ortaya koymuş olduğu usul düşüncesinin hicri 2. ve 3. asırlar boyunca varlığını sürdürerek daha da geliştirildiğini belirten Züveyb, usul-i fıkhın bu asırlardaki varlığını şu değerlendirmelerle ortaya koydu:
- Bu dönemde Şafiî’nin etkisi gerek öğrencilerinin eserlerindeki atıflarda gerekse onu eleştirenlerin eserlerinde belirgin olarak hissedilmektedir. Bu durum Şafî’inin etkisinin devam ettiğini göstermektedir.
- İlgili dönemde kaleme alınan usul eserlerinde bazı usul konularının ele alındığı görülmektedir. Bu durum konu bazında da olsa usulün ilgi odağı olduğunu göstermektedir.
- Usul kaynakları dışındaki bazı eserlerde usul bahisleri yer almaktadır. Bu durum, muhtelif branşlar çerçevesinde usule ilginin sürdürüldüğünün kanıtıdır.
- Bu dönemde tedvin edilen eserlerde görülen yeni kavramsallaştırmalar tecdid vizyonuyla hareket edildiğine işaret etmektedir. Başka bir deyişle usul çizgisi geliştirilerek sürdürülmektedir.
- Mezhep içi ihtilaflarla birlikte ortaya, mezhebî usul-i fıkh da metot çabalarının bir parçası olarak görülmelidir.
- Yöneticiler ile usulcüler arasında siyasi ve ilmi otoritenin sınırlarına dair birtakım ihtilaflar veya ilişkiler oluşmuştur. Bu da usulün ameli olarak etkin bir disiplin olduğunu göstermektedir.
Panelin soru-cevap bölümünde, el-Miladi ve Züveyb, katılımcı akademisyenler ve seyirciler tarafından yöneltilen çeşitli soru ve eleştirileri cevaplandırdılar.